Kızıl Irkın yaradılış mitleri
Kızıl Irk'ın Yaradılış Mitleri İlk olan hakkında hiçbir millet tereddüte düşmemiştir.Hepsi zamanın başlangıcından önce, suyun herşeyi bir çözelti halinde tuttuğunda, herşeyi örtüp gizlediğinde birleşir.Suyun bu varsayılan önceliğinin nedeni yaşam vermesidir. Bir kabilenin büyük bir denizin kıyısında yaşaması durumunda art kalan herşey tahmin edilebilir.Kara sınırlıdır, durağandır, kalabalıktır; okyanus dalgalıdır,sınırsıdır,engindir.Doy mak bilmez bir şekilde tüm yağmurları ve nehirleri yutar, güneşi ve ayı karanlık bölgelerinde söndürür ve sınırlarına bir yırtıcı hayvan gibi saldırır. Esin kaynağı olduğu hisler saygı ve korkudur;Aryan dillerinde onun için kullanılan sözcükler çöl ve gece için olanlarla eş anlamlıdır. Kaos kavramına müsait bir enginlik, sonsuzluk biçimsizlik ve boş bir değişkenlik izlenimi yaratır.Kıraçtır; herşeyi alır, hiçbirşey üretmez, onun üzerinde eylemde bulunacak bir yaratıcı gücün gerekliliği de buradan gelir. Bazı evrendoğumlar bir tanrı kişileştirmesinde, bazıları bir başkasında bulur.İçlerinde en yaygını rüzgarda gelen ya da simgesi kuş olandır.Bunlar yaşam nefesinin çeşitleridir. Muskogeclere göre yaradılıştan önce yalnızca büyük ve sudan bir gövde görülebiliyordu.İki kumru onun dalgaları üzerinde ordan oraya uçtular ve sonunda yüzeyde bir çimen yaprağının yükseldiğini sırasıyle kuru toprak, adalar ve kıtalar bu günkü görünümlerini aldı. Atabaşkanların mitine göre ise soyları bir kuzgundan gelmektedir:"Güçlü bir kuştur; gözleri ateş bakışları şimşektir,ve kanatlarını çırpması gökgürültüsüdür. O okyanusa iner inmez yeryüzü peyda oldu ve suyun yüzeyinde kaldı.O vakit herşeye kadir bu kuş tüm hayvan türlerini ortaya çıkardı.Quichelerin efsanesi de çok benzerdir; ama daha şiirsel bir anlatımı vardır: "İlk sözcük ve ilk söz budur.Ne insanlar ne de hayvanlar, ne kuşlar ne balıklar ne yengeçler, ne ağaç ne taş ne vadi ne dağ,ne anızlar ne orman vardı. Toprağın yüzü saklıydı.Sessiz denizden ve gökyüzünden başka hiçbirşey yoktu. Sadece yaratan ve biçim-veren,fırlatan, kuş yılan vardı. Anneler ve babalar sularda duru alacakanlığın içinde yeşil tüylerle örtülmüş bir biçimde uyuyorlardı."Buna aldırmayan güçlü rüzgar Hurakan'dı ve "Yeryüzü" diye seslenince katı kaya bir anda oraya geldi. Mixteklerin resim yazılarında da eş bir evrendoğum öyküsü bulunuyordu."Bulut yılında ve bulut gününde, daha yıllar ya da günler yokken dünya bir karanlığın içinde yatıyordu. Herşey düzensizdi ve bir su, yeryüzünün o zamanki çamur ve balçık halinin üstünü örtüyordu."Astrolojik ilişkilerle dokuz yılan ve dokuz mağara adı verilen ve biri kuş, diğeri de kanatlı bir yılan olarak belirlenen iki rüzgarın çabasıyla sular alçaldı ve toprak kurudu. Burada bariz bir rol oynayan kuşların içindeki rüzgarı ve bulutları; ama en önemlisi herşeyin başlangıcında boşlukta süzülen ve göklere dair en etkili simge olan karanlık fırtına bulutunu görmek durumundayız. Onlar durağan ve çorak sulara tesir ederek,uygun bir biçimde evreni ortaya çıkaran tanrının simgeleridir.İlahi olana dair başka simgelerde verilebilirdi ve mana aynı kalırdı. Veya hayalgücü onları anlamdıramasa bile tamamen doğadan gelen aktörler bu görevi yapardı.İrokuaların durumu da böyledi.Onlara göre ilk dişi ataları öfkeli yaşam arkadaşı tarafından gökten aşağı atılmıştı. Onu üzerine alacak bir siyah parçası yoktu; ancak "aniden ayaklarının altından kaynadı, giderek büyüdü ve çok geçmeden bütün bir ülke görülebiliyordu."Ya da kunduz, su samuru, misk faresi gibi iki yaşayışlılar, onun indiğini görerek derhal daldılar ve onun yaşayabileceği adayı inşa etmek için lüzumlu olan çamuru getirdiler. Misk faresi aynı zamanda kuzeybatı kıyısındaki Takahlilerin, ayrıca Osagilerin ve bazı Algonkin kabilelerinin evrendoğumlarında da kolay bir araç işlevi görür. Algonkinler aslında böyle bir öykü de hakiki bir yaradılış bulunmadığını ayrım edecek kadar akıllıydı.Kuru toprak yoktu;fakat yeryüzü sınırsız sular tarafından saklanmış olsa da oradaydı.Sonuç olarak misk faresinin bu toprağı biçimlendirerek yüzeye getirmesi işinden saygıyla bassedilir oldu. Michabo ona emretti ve çamurdan adaları ve anakarayı oluşturdu.Komşularıyla neredeyse aynı olan mitleri; onlar için yalnızca bir kuruluş değil, ancak bir yeniden inşaadan ibaretti.Bu makul bir ayrımdı ama çok önemli bir sonucu vardı.Bir yeniden canlanma önceki bir varoğluşu varsayıyor demekti. Böyle hissediyorlardı ve bizimkinden önce gelen ama ışıktan ve insandan yoksun bir yeryüzü hakkında söyleyecekleri vardı.Bir göl sınırlarından boşalmış ve onu tamamıyla içine almıştı. Elbetteki bu tarih öncesi okyanusun kökenini açıklamak için buluş edilmiş cılız bir kurgudan ibaretti.Fakat dikkate almak gerekir; çünkü bu doğanın devirlerine dair o mükemmel mitlerin tohumunu atmıştır. Bu mitler evrenin başına gelen felaketler, su ve ateş akınları üzerinedir ve insanlığın düş gücü üzerinde her yerde ve her çağda derin iz bırakmıştır. kaynak: Kızılderili Mitolojisi /Carol K.Rachlin,Alice Marriott Yeni Dünya Mitleri/ Daniel G.Brinton
|