Frigya mitolojisi
Frigya mitolojisi Tarihte, Akdeniz çevresinde, Asya'da ve şimal ülkelerinde birçok kültür ve uygarlıkta çeşitli isimlerle anılan bir Ana Tanrıça kültü ile karşılaşmak mümkündür. Anadolu'da yapılan kazılar, ana tanrıça figürünün MÖ 6500 - 7000'lere kadar dayandığını ortaya çıkartmıştır. Analığı, üremeyi, dişiliği, hayatın sürmesini ve dolayısıyla bereketi simgeleyen tanrıça, ayakta, oturmuş ya da uzanmış olarak betimlenir; düzgün vücudu her vakit tasvir konusudur. Heykellerin bir bölümünde doğum yaparken görülür. Otururken ya da doğum anındaki bazı heykellerde yanında iki leopar veya aslan bulunur. Ana tanrıçanın mübarek hayvanı olan leopar, hayvanların kraliçesi olduğunu ve doğa üzerindeki sınırsız egemenliğini simgeler. Bazen kollarında, çeşitli efsanelere göre tanrıçanın hem çocuğu, hem de sevgilisi olan Attis'i taşır. Frigya’da Anadolu’da Kibele’yi baş ilahe (ana tanrıça) olarak kabul eden bir topluluğun vecde dayalı bir organizasyon biçimini Frigyalılar döneminde kazandığı sanılmaktadır. Eski metinler Koribantlar denilen Frigyalı Kibele rahiplerinin psişik yeteneklere sahip olduklarını, tılsımlı taşlar kullandıklarını ve kendilerini hadım ettiklerini bildirmektedir. Enerjik etkinliğe sahip olduklarına inanılan bu tılsımlı taşlardan en ünlüsü vaktiyle Pessinus’ta bulunan, Kibele kara-taşı olarak bilinir. Friglerde bolluk ve çoğalmanın simgesi olmuştur. Bu inanış daha sonra Yunanlılara ve Araplara geçmiştir. (Hübel, Kıble, Karataş)
|