Erozyonun Nedenleri
Erozyonun Nedenleri 1- İklimin yarıkurak olması2- Nebat örtüsünün tahrip edilmesi3- Engebeli arazi yapısı ve eğim fazlalığı4- Meralarda aşırı otlatılma yapılması5- Toprakların nadasa bırakılması6- Hızlı nüfus artışı (Bitki örtüsü tahribi, yanlış arazi kullanımı)7- Eğimli yerlerde tarla açılması ve tarlaların eğime enlem sürülmesi Erozyona tesir eden faktörlerErozyona tesir eden faktörleri 5 öbek altında toplayabiliriz.[16] Bunlar,İklim, Topografya, Toprak Özellikleri, Nebat Örtüsü ve İnsan Faktörü dür. İnsan faktörü dışındaki diğer dört faktör doğal erozyon faktörleri olarak tanımlanır.[17] 1 - İklimYağış, rüzgâr ve sıcaklık olarak tesir eder..[18] Yağışın kinetik enerjisi aşındırmada en önemli etkendir. Yağışın şekli yağmur, kar ve dolu olarak farklı etkiler yapar. Bunlar içindeki en önemli etkisi olan yağmurdur. İklimin erozyona etkisi 4 şekilde incelenebilir. Bunlar;1.Yağış yoğunluğu,2.Yağışın süresi ve dağılımı,3.Rüzgârın etkisi,4.Sıcaklıktır. Yağış yoğunluğu, Yağışlarda yoğunluk erozyona önemli ölçüde etkilidir.[14] Bu bağlamda yağış yoğunluğu ünite zamanda düşen yağış miktarıdır. Yağış yoğunluğu arttıkça toprağa düşen su miktarı artar ve toprağın infiltrasyon hızı daha çabuk azalır. Toprakların infiltrasyon değerleri, toprağın işlenmiş veya işlenmemiş olmasına göre değişir. İşlenmiş topraklarda doğal nebat örtüsü yok edilmiş olduğu için toprağın infiltrasyon gücü daha çabuk aşılır. Eğer toprak yüzeyi korunmuşsa infiltrasyon uzun sürer. Yağış yoğunluğunun etkisinin anlaşılması bir başka örenkede anlatılabilir. Örneğin bir süngere suyun yavaşça boşaltılması durumunda sünger suyu kolaylıkla emebilecektir. Böylelikle su dışarı sızamayacaktır. Ancak aynı miktarda suyun süngerin üzerine ani dökülmesi halinde suyun bir kızmı sünger tarafından emilemeyecek ve akışa geçecektir. Toprağın suyu içine geçirme kabiliyeti süngere göre deha yavaş olduğu hesap edilecek olursa yağış yoğunluğunun erozyona etkisi daha net anlaşılabilecektir. Yağış süresi ve dağılımı, Yağışın yoğunluğu kadar süresi ve dağılımıda erozyon için önemli bir etkendir.[14] Aynı yoğunlukta yağan iki yağıştan uzun süreli olan daha fala erozyon oluşumuna neden olur. Yağışın dağılımıda erozyon açısından önem taşır. Yağış dağılımı bir yağış içinde olabildiği gibi mevsimlik ve yıllık dağılımlar şeklinde de erozyonu etkiler. Bir yağış içerisinde dört faklı yağış dağılımı olabilir. Bunlar Tüm yağış boyunca aynı yoğunlukta devam eden yağışlar (Düzgün yağış dağılımı), şiddetli başlayıp şiddetini kaybeden yağışlar(ileri yağış dağılımı), düşük şiddette başlayıp şiddetini arttıran ve sonra yine şiddeti düşen yağışlar (Orta yağış dağılımı), düşük şiddetle başlayıp şiddetini sonuna kadar arttıran yağışlar (Gecikmiş yağış dağılımı)dır. Bunlardan en etkili olanı İleri yağış dağılımıdır. Bir yıl içerisindeki yağış dağılımı ise,Üniform yağış dağılımı: Bir yıl içerisinde her aya yağış düşmesi. Üni-model yağış dağılımı: Yılın bir yarısında yağışın düştüğü ayların olması. Bi-model yağış dağılımı: Yılın iki yarısında da belirli aylarda yağışın olması. olarak üçe ayrılır. Rüzgârın etkisi, Yağmur damlalarının toprak yüzeyine düşme hızı ve çarpma açısını etkiler. Rüzgârlı havalarda meydana gelen yüzey akışlar üzerinde de etkisi vardır. Örneğin havza çıkışına aksi yönde esen rüzgar, yüzey akışın daha geç terk etmesini sağlar. Tüm bunlar sonucunda aşınımı ve taşınımı arttırarak erozyonu etkiler. Rüzgârın su erozyonuna etkisi kadar tek başınada erozyona etkisi vardır.[14] Sıcaklık, Nebat örtüsünün ayrışma ve parçalanması olaylarına tesir eder.[14] Sıcaklığın yüksek olduğu yerlerde organik maddeler hızla parçalanır. Buna bağlı olarak agregatlaşma azalır. Nebat örtüsü seyrelir. Bunlar erozyonu arttıran faktörlerdir. Sıcaklık yağış olmayan bölgelerde ise kuraklığa ve dolayısıyla rüzgar erozyonunun etkilerini arttırmasına neden olur. Bu yüzden sıcaklık diğer faktörler ile etkileşim halinde bulunan bir etmendir. 2 - TopografyaTopografya erozyon üzerinde etkili olan faktörlerden birtanesidir.[10][19] Topografya su erozyonunu 6 şekilde etkiler.[15] Bunlar;1.Eğim dikliği2.Eğim uzunluğu3.Mikro-relief4.Eğim şekli5.Havza büyüklüğü ve şekli6.Yöneydir. Eğim dikliği, yüzey akış sularının hızının artmasına neden olarak aşınımı arttırır. Yüzey akışının akışının miktarının çok olması aşınan toprak miktarınıda arttırır.[15] Eğim uzunluğu, umumi olarak eğim uzunluğu arttıkça aşınma ve taşınan toprak miktarıda artar. ama bazı durumlarda yağış yoğunluğu ve toprak geçirgenliğine bağlı olarak farklılıklar görülebilir. Düşük yoğunluklu yağışlarda ve geçirgenliği çok olan topraklarda eğim uzunluğunun artması erozyonun azalmasına neden olabilir.[15] Mikro-relief (Pürüzlülük), toprak yüzeyinin pürüzlü olması, su depolamasına neden olarak erozyon etkisini azaltır[15] Eğim şekli, yeryüzünde dört farklı şekilde eğim şekli vardır bunlar düz,dış bükey,iç bükey ve dalgalı eğim şekilleridir.[15] Bu yüzey şekillerinden en çok erozyona tesir edeni ise dış bükey şekilleridir. Havza büyüklüğü ve şekli, eş iki özellikli iki havzaden büyük olanında daha çok erozyon ortaya çıkar. Havza büyüklüğünün yanında havza şeklide erozyon açısından önemlidir.[15] Büyüklükleri aynı ama şekilleri, havza çıkış yerleri farklı olan iki havzadan birisinde yüzey akış suları daha basit terkedebilecekken diğerinde terk edemeyebilir. Daha geç terkedenin erozyon etkisi daha az olur. Yöney, arazinin yönü dolaylı olarak sıcaklığı etkiler. Kuzey yarım kürede kuzeye bakan yamaçlarda nebat örtüsü daha yoğun, organik madde birikimi daha fazladır.[15] Toprağın nem düzeyi yüksektir. Güney yamaçlarda ise Güneş ışınları daha dik geldiği için bunun tersi bir vaziyet otaya çıkar. 3 - Toprak özellikleriToprak özellikleri fizikse özellikler ve kimyasal özellikleri olarak ikiye ayrılır. A - Fiziksel özelliklerin etkisi 1.İskelet yüzdesi: 2mm nin üzerindeki parçalarının yüzdesi iskelet yüzdesini oluşturur. Toprakların iskelet yüzdesinin artması erozyona karşı dirençlerinide arttırır.[15] Özellikle yüzeydeki tozlar alttaki toprak materyallerini korurlar. 2.Toprak bünyesi: Toprağı oluşturan kum, mil, kil yüzdesi toprağın bünyesini oluşturur..[20] Bünyeyi oluşturan kısımlardan kumun çok olması erozyonun etkisini arttırır. Kilin çok olması agregatlaşmayı arttırdığı için erozyonun etkisini azaltır. Bazı oranlar toprakların erozyona karşı dayanımının belirlenmesinde kullanılır. Bunlar yüzdece, mil oranı ve kum oranlarının toplamının yüzdece kil oranına bölümüyle elde edilir. Oran ne kadar küçükse erozyon dayanımı o kadar yüksektir. Umumi olarak toprağın mil oranı %2.5'un altında ise dayanıklı, üstünde ise dayanıksız olarak anlatım edilir.[15] 3.Farklı Basınçlarda su tutma kapasitesi: Toprakta bulunan higroskopik su, toprak kalloitleri'nin çevresinde tutulan sudur. Higroskopik su ne kadar fazlaysa, topraktaki kalloit miktarı o kadar yüksek demektir.[15] Toprak kalloitlerini çok olması, toprağın erozyona karşı dirençli olduğunu gösterir. 4.Agregatlaşmanın etkisi: Agregatlaşma toprağın bazı fiziksel özelliklerini iyileştirerek verimin ve erozyona karşı dayanımın artmasına neden olur.[21] 5.Hava ve su geçirgenliğinin etkisi: Özellikle su geçirgenliğinin artması, toprak içine geçen suyun artmasına ve yüzey akışa geçen suyun azalmasına neden olur. Hava ve su geçirgenliği toprakta bulunan boşluklar ile ilgilidir. Bu yüzden toprakta boşluklu yapının olması erozyona karşı dayanımı arttırır.[15] B - Kimyasal özelliklerin etkisi 1.Kalsiyum karbonat (Kireç) Etkisi: Kalsiyum hem nebat yetiştiriciliğinde hem de kümeleşme için lüzumlu bir elementtir. Böylece agregatlaşmanın ön aşamasını sağlar. Rüzgâr erozyonunun etkili olduğu yerlerde ise, kireçli topraklara tozlu bir yapı kazandırdığından toprakların rüzgarla hareketini kolaylaştırarak erozyon dayanımını azaltır.[15] 2.Katyon Değişim Kapasitesi (KDK) ve Değişebilir katyonların Etkisi: Topraklardaki organik ve inorganik kalloitlerle ilgili bir özelliktir. KDK'nin yüksekliği bu kalloitlerin miktarının yüksek olduğunu gösterir..[22] Tutulmuş vaziyette bulunun bu katyonlarda erozyonu farklı şekillerde etkiler. Örneğin Ca ve Mg değişim kapasitesinde fazlaysa, su erozyonuna karşı direnç artar. Bunun yanında Na ve H fazlaysa agregatlaşma düşüktür. 3.Organik Maddenin Etkisi: Toprak yüzeyindeki ayrışmış ya da kısmen ayrışmış organik madde, yağmur damlalarına karşı toprak yüzeyini korur. Yetiştirilen nebat türü toprağın organik madde içeriğine tesir yapar. meydana gelen O ve N kayıpları bundan etkilenir. En az organik madde kaybı nöbetleşe ekim sisteminde görülür.[15] 4 - Nebat örtüsüOrganik maddede olduğu gibi toprak yüzeyindeki bitkide yağmur damlalarının çarpma etkisini azaltır. Toprak yüzeyindeki kaymak tabakasının oluşumunu engeller. Toprak içine daha çok su infiltre olur. Yüzeydeki nebat örtüsünün çeşidi de toprak aşınımı üzerine tesir eder. Toprakları en çok koruyan nebat örtüsünden en az koruyana doğru aşağıdaki gibi sıralanabilir;[15]1.Devamlı nebat örütüsü (Korunmuş ormanlar, devamlı meralar ve çayır örtüsü)2.Baklagiller3.Küçük tohumlu baklagiller4.Tahıllar (Buğday, Arpa, Yulaf v.b.)5.Çapa bitkileri (Tütün, Patates, Mısır, Soya v.b.) Bu sıralamada çapa bitkilerinin toprağı en az koruduğu görülmektedir. Bu nedenle eğimli arazilerde çapa bitkisi tarımı yapılırken toprak ve su korunumu önlemlerine çok dikkat edilmesi gerekmektedir. 5 - İnsan faktörüErozyonda insan faktörü önemli bir etkendir. İnsan faktörü erozyonu etkileyen en önemli faktörlerdendir. Çünkü insan faktörü, sadece erozyona neden olmakla kalmayıp diğer etkili faktörlerinde değişmesine neden olarak dengenin bozularak erozyonun artmasına neden olabilir. İnsan faktörü,1.Doğal nebat örtüsünü yok etmek,2.Arazi açmak ya da yakacak elde etmek için ormanları bozmak,3.Meraları kapasitesi üzerinde kullanmak,4.Arazileri amaç dışı kullanmak,5.Toprak ve su korunumu önlemlerine dikkat etmemek,6.Hatalı sürüm yapmak.[23] gibi çeşitli nedenlerle erozyona tesir etmektedir. Türkiyede Erozyon Sebepleri:Sel sularının vadilerdeki tarlaları, bağları, bahçeleri söküp götürmesi bir faciadır. Yamaçlar ve vadileri bu hale sokan erozyonun sebepleri şöyle sıralanabilir: 1.Yanlış otlatma: Hayvanlar ilkbaharlarda çok erken otlatmaya çıkarılır. Otlar henüz kar altında filiz halindeyken, daha yetişmeden hayvanlar tarafından yenilir. Bu yüzden de mera bütün yıl otsuz çıplak kalır. 2. Yanlış ekim yapma: Normal bir tarımda arazinin eğimine göre ekin, ot ve ağaç dikimi tesbit edilir. En çok % 10 eğimli bir yere ekin ekilir. % 20’ye kadar eğimli olan yer, mera olarak kullanılır. Ondan daha çok eğimli yerler ormana bırakılır. Oysa bizde, fundalığın veya ormanın sökülebilen % 45 eğimli yerine dahi ekin ekilmektedir. Eğimli arazide saban izlerinin tesviye eğrilerine enlem olması gerekirken, bilakis yukarıdan aşağıya bir oluk şeklindedirler ve yağan yağmur suları buralardan aşağılara kolayca toprağı sürükler.Toprak korumayı ele almış memleketlerde, arazinin belli eğimine göre ekim, ot veya ağaç yetiştirileceği kanunlarla tesbit edilmiştir. 3. Orman yangınları ve kaçak ağaç kesimleri: Yakacağı olmayan veya yakacak odun kesmeyi ve satmayı bir geçim yolu haline getiren köylü, izinli odun kesemezse, yangın çıkarmayı kendinde hak görmüştür. Kaçak ağaç kesmek de aynı sebebe dayanır. 4. Başıboş keçi: Fundalıkların ve özellikle yeni yetişen ormanların baş düşmanı keçidir. Keçi, ağaçların yaprak ve filizlerini yemeyi sever. Filizi ve yaprağı kopmuş bir dal veya fidan ise artık yetişme özelliğini kaybeder. 5. Kökleme: Kökleme, fundalıktan ve ormandan ağaçları kesmek ve köklerini söküp çıkararak o yeri tarla haline sokmaktır. Tarla haline sokulan bu gibi yerlerden eğim derecesine göre, 5-20 yıl faydalanılır. Ondan sonra bu yer işe yaramaz hale geldiği için terk edilir. Erozyon kontrolü için bölgedeki arazi kullanma tipinin değiştirilmesi ve böylece erozyona maruz alanların ormanlık veya mer’a haline getirilmesi bir çare olarak düşünülebilir. İkinci bir çare, bölgenin teraslar, enine sürme, şeritler halinde sürme ve enine kanallarla donatılması gibi usullerle erozyona dayanıklı hale getirilmesidir. Üçüncü olarak sedler çevre hendekleri, drenaj gibi mühendislik yapımlarıyla aşırı suyu tutup uzaklaştırarak bölgeye istikbal zararı önlemektir. Böylece araziler ıslah edilerek erozyondan çok ziyan görmez hale gelir. Söz konusu edilen birinci ve ikinci çareler arazi kaybını önlemede üçüncüye nazaran daha tesirlidirler. Bu usullerin sonucu, taşkınlar ve ortaya çıkacak diğer zararlar da önlenir. Bölgedeki değişiklikler bölgenin suları uzaklaştıran ana kanalın (boşaltıcının)rejiminde de değişikliklere neden olur. Nehir rejimindeki bu değişiklikler yekün kullanılabilir su miktarına da tesir edecektir. Bu bölgede büyük çapta havza gelişimi planlaması yapılırken bu etkiler çok dikkatli şekilde incelenmelidir. Yağışlı bölgelerde su temini yönünden çok bir aksi tesir görülmemekle beraber, kurak iklimlerde su havzası idaresi planlanmasındaki önem dolayısıyla ağırbaşlı aksi etkiler ortaya çıkabilir. Var suyun tamamından faydalanılıyorsa, yekün havza verimindeki belirli bir azalma büyük önem taşıyabilir. Su akımının bütün ihtiyaçları karşılamağa yetmediği bir bölgede su haklarıyla ilgili olarak var suyun dağıtımında sıkı tedbirlerin alınması gerekir. Böyle yerlerde maksimum (debilerin) tutulması ve depo edilmesi birçok tüketiciler yönünden önem taşır. Yurdumuzda, özellikle İç Anadolu’da, Konya ilinin Karapınar dolaylarında rüzgar erozyonu meydana gelmektedir. Suların neden olduğu erozyon, bütün Türkiye sathında, özellikle dağlık bölgelerde ortaya çıkmaktadır. Devlet Su İşlerinin yaptığı etütlere göre, Dicle, Fırat, Seyhan, Ceyhan, Yeşilırmak, Kızılırmak ve Sakarya nehirlerinin her yıl sürükleyip denizlere götürdüğü humus toprağının toplamı 441 milyon tondur. Bu toprağın yok olması sonucu, 45-50 yıl önce bağlık, bahçelik ve tarımsal verimi çok yüksek olan araziler, şimdi tamamen kıraç topraklar haline gelmiştir. Bunun Türkiye’deki başlıca sebebleri, yukarıda açıklanmıştır. Orta Anadolu’nun dağlık kısımları, Güney Anadolu’da Toroslar, Karadeniz’in sahile enlem uzanan dağları, Marmara ve Ege sahilleri kökleme adı verilen ormanı tarlalaştırma işleminin uygulanması sonucu, büyük bir erozyona maruz kalmıştır. Düzce, Hendek, Bolu Dağları, İzmir Körfezinin karşı kıyıları ve Uludağ bu uygulama sonucu bölge bölge kıraçlaşmış alanlara sahip hale gelmiştir. Söz konusu bu uygulama özellikle, Karadeniz sahillerinde iklimi bile etkisi altına almıştır. Güney, Batı ve Orta Anadolu’nun orman ve fundalıklarında da bu vaka büyük çapta süregelmektedir. Bugün dünyadaki nüfusun üçte biri yetersiz gıda almakta ve üçte biri ise orta gıda alabilmektedir. Yetersiz gıda saha Hindistan, Malezya, Yemen, Afrika ve Güney Amerika ülkelerinde her yıl binlerce insan açlıktan ölmektedir. Ülkemizde de yıllık yaklaşık bir milyar ton verimli toprak kaybının önlenerek , ileride çıkması muhtemel beslenme problemlerine karşı şimdiden önlem alınması ve erozyonun önlenmesi için mümkün olduğu kadar çaba sarfedilmesi büyük önem taşımaktadır.
|