Baharat Yolu ve Baharat Tarihi
Baharat Yolu ve Baharat Tarihi Baharat Yolu Hindistan'dan başlayarak İran Körfezi ve Irak üzerinden Suriye limanlarına veya Kızıldeniz yoluyla Süveyş ve Akabe'ye, oradan da siyah yoluyla İskenderiye'ye ulaşan yoldur. Uzak Doğu ile yapılan ticaret, Venedik ve Mısırlıların elinde bulunuyordu. Bu devletler, diğer devletlerin Baharat Yolu'ndan faydalanmasını engellemeye çalışmışlardır.Baharat Yolu ve yeni rota arayışları: Mavi: Afonso de Paiva Turuncu: Pêro da Covilhã Koyu yeşil: Vasco da Gama Baharat Yolu, eski çağlarda, Uzakdoğu'yu batıya bağlayan ticaret yollarından biriydi. Baharat günümüzden binlerce yıl önce doğu ülkelerinde kullanılıyordu. Orta Çağ Avrupası'nda soyluların sofralarına da girince çok önemli bir ticaret ürünü haline geldi, ama pahalı olması nedeniyle ancak varlıklı kimseler satın alabiliyordu. Aslında tarçın, kakule, zencefil ve zerdeçal satışına dayanan baharat ticaretini Çinliler Mîlat'tan önce başlatmıştı.Baharat, doğudan Avrupa'ya iki ayrı yoldan gelirdi. Bunlardan biri Orta Asya üzerinden geçen İpek Yolu'ydu. Ama İpek Yolu asıl olarak eski çağlarda Çin İpeği'nin Roma’ya taşındığı yoldu. Öbür yol ise, Hindistan ve Seylan'dan (Sri Lanka) Kızıldeniz'deki Akabe Körfezi'ne, Yemen kıyılarına ya da Basra Körfezi'ne gelen denizyoluydu. Bu kıyılardaki limanlarda gemilerden boşaltılan baharat, karayoluyla Fenike ve Filistin kıyılarına, Mısır'da İskenderiye'ye ve Karadeniz'e ulaştırılırdı. Sonra tekrar denizyoluyla Avrupa'ya taşınırdı.Baharat üreten ülkelere doğrudan ulaşmanın yolları arandı. Sonunda Vasco da Gama 1498'de Ümit Burnu'nu dolaşarak Hindistan yolunu açtı. Kristof KolombBatı Hint Adaları'na, Macellan Güney Amerika'yı dolaşarak Doğu Hint Adaları'na vardı. Böylece baharat üreten ülkelere yeni yollar açıldı. Bunun sonucunda baharat ticaretinde Venedik tekeli kırılırken, tarihsel Baharat Yolu da önemini yitirdi. Baharat Yolu ve Baharat Tarihi Baharat YoluAnadolu, on üç bine yakın bitkisiyle dünyanın en varlıklı nebat çeşidine sahip ülkelerinden biridir. Tarih boyunca tüm uygarlıklar bu zenginlikten yararlanmayı bilmiş, bu zenginlikleri "Baharat Yolu" sayesinde ülkelerine ulaştırmışlardır. Baharat Yolu, kervanların geçtiği en eski yollardan birisidir. Hindistan'dan başlayarak İran Körfezi ve Irak üzerinden Suriye limanlarına veya Kızıldeniz yoluyla Süveyş ve Akabe'ye, oradan da siyah yoluyla İskenderiye'ye ulaşan yoldur. Buralarda Moin ve Saba hükümdarları ve onların soyundan gelen Hamir padişahları baharat alışverişini tamamıyla kontrolleri altına almışlardı. Yolun çeşitli yerlerinde vergi almak için kaleler kurulmuştu. Avrupalılar, kendi bölgelerinde kestikleri taze etleri çok miktarda tükettikleri için baharata ihtiyaç duyarlardı. Etlerini canlı tutabilmek için Doğu'dan sık sık baharat temin ederlerdi. Doğu'dan Batı'ya baharat ve et ihtiyaçları bu yoldan, Arap Yarımadası'ndan karşılanırdı. Gemiciliğin Kızıldeniz'de gelişmesiyle "Baharat Yolu" önemini yavaş yavaş yitirdi.Baharat Yolu, coğrafya keşiflerinden önce, Hindistan'la Akdeniz limanları arasında taşımada yararlanılan bir yoldu. Hindistan'da ve Güney Arabistan'da çıkan baharat (karabiber, zencefil, tarçın vb.) ile Doğu Asya ülkelerinden sağlanan inci, mercan, fildişi, elmas gibi değerli süs eşyası Avrupa'da çok aranıyordu. Bunlar iki yoldan Akdeniz limanlarına götürülüyordu. Birincisi, Hindistan'dan gemilerle İran körfezine gönderiliyor, oradan da kervanlarla Anadolu ve Suriye limanlanna taşınıyordu. İstanbul, bu malların en çok bulunduğu bir şehirdi. İkinci yol, tekrar gemilerle Hint Okyanusu ve Kızıldeniz'den Süveyş'e getiriliyor, oradan kervanlarla Akdeniz limanlarına yollanıyordu. Bu iki yola, Baharat yolu denilmekte idi. İtalyan gemicileri de Akdeniz limanlarından aldıkları bu malları İtalyan limanlarına götürüyorlardı; oradan da türlü araçlarla Avrupa ülkelerine dağıtılıyordu. Ayrıca, Arabistan kıyılarına getirilen veya Arabistan'da çıkan bu çeşit mallar, kervanlarla Yemen ve Mekke üzerinden karayolu ile Akdeniz limanlarına taşınıyordu. Baharat TarihiBaharatın ilk kullanıldığı yer olarak, Uzak Doğu kabul edilir. Öyküsü insanlık tarihiyle iç içedir. Antikçağlardan beri dünya pazarlarında kıymetli bir yeri olan baharat, yiyecek ve içeceklere, sağlığa, parfümlere, dinsel hayata, büyülere ve törenlere damgasını vurmuştur. Eski Yunan, Çin, Sümer, Asur, Mısır ve Roma'da şifalı ot olarak hastalıkları iyileştirmede baharatların kullanıldığı bildirilmektedir. Hyprokratus, Galenus, Diaskorides gibi ünlü hekimler baharatlı ilaçlar yapmışlardır. Ticaret ağları yoluyla dünyayı dolaşmış ilk ürün olan baharat, binlerce yıldır efsanelerde ve tarihte adından sıkça söz ettirmiştir. Örneğin, erkek kardeşi Hz. Yusuf'u sattığı zaman, onu satın alanlar Arabistan'dan Mısır'a giden baharat tüccarlarıydı. Saba Melikesi, Hz. Süleyman'ı ziyaret edip de erdemini sınadığında, ona ödül olarak Kraliyet armağanı olan, Arabistan baharatı vermişti. Baharata duyulan istek, Vasco da Gama'nın Afrika'yı dolaşan yeni bir deniz yolu açmasını ve bu olayla derhal derhal eşzamanlı olarak, Kristof Kolomb'un Yeni Dünya'yı keşfini sağladı. Baharata verilen önem öylesine büyüktü ki bu önem zenginliğe, fetihlere, soykırımlara yol açtı. Sömürgeci güçler onun için savaştı, ticaretini denetim etmek amacıyla insanları köleleştirdi ve öldürdü. Ne var ki baharat tarih boyunca hep tehlikeli bir tat oldu. Asurlular, Arabistan'ın baharat vergisi uğruna savaşıp öldüler. Cenevizliler ve Venedikliler, ortaçağ Avrupası'nda baharat ticareti için uzun süre mücadele ettiler. Dördüncü Haçlı Seferi'ne katılan askerler, Venedik'in telkiniyle İstanbul'u kuşattı ve şehrin efsanevi baharat ticaretini Venedik'in denetimine verdiler. İngilizlerin sahip olduğu ilk deniz aşırı toprak olan, Endonezya'daki minik Run Adası'nda Felemenkler, karanfil ve küçükhindistan cevizi ticaretinde tekel olma gibi kötü bir girişimde bulunarak adayı fukara düşürdüler ve öteki halklarının kökünü kuruttular. Benzer şekilde 19.yy.da afyon fiyatlarının düşmesi sonucu ekonomisi tehdit altında kalan İngiltere, Çin'i Hint Adaları'ndan afyon ithal etmeyi sürdürmeye ikna etmek amacıyla, Çin'e karşı iki defa savaş açtı. 16. yüzyıldan önce dünya ticaretinin yapıldığı başlıca iki yoldan biri. Hindistan'ı Akdeniz ülkelerine bağlardı. Hindistan malları 1) Aden Boğazı-Kızıldeniz yoluyla Mısır'a, oradan da Akdeniz kıyılarına, 2) Yemen-Hicaz-Suriye kervan yoluyla tekrar Akdeniz'e ya da, 3) Basra-Irak-Suriye yoluyla Akdeniz'e gelirdi. Yol üzerinde bulunan devletler, tüccar gemilerinden ya da tüccar kervanlarından vergi alırlardı. Bu konuda en büyük yararı Mısır sağlardı. Yolun sağladığı büyük transit vergisi yüzünden, yol üzerinde en eski devirlerden beri büyük politika ve uygarlık merkezleri meydana gelmiştir.
|