Forumbulteni.Com     forum  

Geri Git   Forumbulteni.Com > >
Yardım Topluluk Ajanda Bugünki Mesajlar Ara

Cevapla
 
Seçenekler Stil
  #1  
Alt 11.Nisan.2019, 14:48
RocKa RocKa isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Junior Member
 
Üyelik tarihi: 05.Ocak.2019
Nereden: Ethiopia
Mesajlar: 0
RocKa - İCQ üzeri Mesaj gönder RocKa - AİM üzeri Mesaj gönder RocKa - YAHOO üzeri Mesaj gönder RocKa isimli Üyeye Skype üzeri Mesaj gönder
Standart Bu bir terapi filmi

Bu bir terapi filmi





Yönetmen Cem Başeskioğlu 'Sen Ne Dilersen'in bir terapi filmi olduğunu söylüyor. Başeskioğlu, ilhamını 1960'ların Türk sinemasından saha bir film çekmiş


'Sen Ne Dilersen' hem yapımcı Kara Film'in hem de yönetmen Cem Başeskioğlu'nun ilk filmi. İki taraf, film Antalya Altın Portakal Film Festivali'nden sonra yeniden kurgu odasına gittiği vakit Başeskioğlu'nun deyişiyle 'kötü bir basın danışmanının çok gayri ahlaki' tavrı nedeniyle karşı karşıya getirilmek istendi. Amaç, reklamın iyisi kötüsü olmaz fikriyle filmin reklamını yapmakmış. Neyse o basın danışmanına yol verilmiş de işler yoluna girmiş. 'Sen Ne Dilersen' gösterim için yeniden kurgulanıp 115 dakikaya düşürülerek gösterime girdi. Hemen belirtelim bu kurgu yapımcılarla yönetmenin bilgisi dahilinde yapıldı. Yani ortada bir mesele yok.

Henüz öğrenciyken 1993'te çektiği ilk kısa filmi 'Dat Poenas Luidata Fides' ile 7. Adana Altın Koza Kısa Film Yarışması'nda mansiyon kazanan Başeskioğlu uzun yıllar çeşitli yapımlarda kostümcü olarak çalıştığı için sinema dünyasının yakından tanıdığı bir isim. Başeskioğlu ilk filminde Eleni adlı bir kadının dramından yola çıkarak insan ilişkilerine odaklanıyor. Eleni hastadır ve öleceğini öğrenir. Onu endişelendiren ölümünden sonra özürlü kızının ne olacağıdır. Bu endişe yüzünden yıllar sonra Tanrı'ya sığınır. Ama Eleni'nin kızına desteği, sokakta yaşayan iki kardeş verecektir.

Işık Yenersu, Fikret Kuşkan, Işın Karaca, Zeynep Eronat, Yıldız Kenter, Ahmet Mümtaz Taylan, Haldun Boysan, Okan Yalabık'ın rol aldığı film 1960'lı yılların Türk sinemasından feyz alıyor. Aslında bu bilinçli bir seçim. Çünkü Başeskioğlu 16 yıl önce filmin senaryosunu yazarken 'öyle bir senaryo yazayım ki o dünyayı yeniden yaratayım, o sinemanın bütün türüklerini doğru formüle ederek kullanayım' diyerek işe başlamış. Böylece ortaya 'Sen Ne Dilersen' çıkmış.




Bu kurgu hikâyesi nedir? Antalya sonrası 'Sen Ne Dilersen' yönetmeninin onayı olmadan yeniden kurgulanacak' diye havadis, bilgi, salık geldi bize. Bu kurgu nedeniyle siz yapımcılarınızla bir mesele mu yaşadınız?
O vaka kötü bir basın danışmanının çok gayri ahlaki olarak 'ben bu filmin reklamını nasıl yaparım' diye düşünüp kendince bulduğu bir yöntemden kaynaklanıyor. Filmin reklamını yapmak için benimle yapımcıları birbirine düşürmüş gibi göstermek istedi. 'Sen Ne Dilersen' benim gibi Kara Film'in de ilk filmi. Böyle bir vaziyet olsa hangi yönetmen onlarla çalışır bundan sonra.
Ama film yeniden kurgulandı.
Eğer yönetmen filmin yapımcısı ise 'Ben bu filmi kendim için çektim' deme lüksüne sahiptir. Ama yapımcıyla çalışan hiçbir yönetmenin böyle bir lüksü yok. Ben kendi paramla bu filmi çekmiş olsaydım filmimi kısaltmazdım. Türkiye'de dağıtımcıların ve sinemacıların bir kuralı var. Türk filmlerini dört seans göstermiyorlar. Beş seans gösteriyorlar. Filmin ticari gösterimi için 115 dakikalık bir versiyonunu yaptık. Ama Antalya'da gösterilen 130 dakikalık versiyonunu çöpe atmadık.

Peki bu versiyonlar sizin bilginiz dahilinde yapıldı herhalde...
Evet bütün bunlar konuşularak yapıldı. Benim yapımcılarımla bir sorunum yok. Onlar benden şimdi iki film daha istiyorlar. İşte o basın danışmanının yüzünden. Adam benim kariyerimle oynadı. Ama insanlar iki versiyonunu da seviyor. Filmin DVD'sinde bütün versiyonlar olacak. İsteyen alsın filmi bilgisayarda kurgulayıp kendi versiyonu yapsın onu izlesin. Film benden çıktı artık.

Senaryoyu 16 yıl önce yazmışsınız. İlk hangi duygudan yola çıkarak böyle bir senaryoyu yazdınız? Çünkü film çoğu vakit insanın his dünyasında dolaşıyor.
Bu senaryoyu yazarken benim üç adet esas derdim vardı. Birincisi sinemayla ilgiliydi. Ben Türk sinemasıyla hiçbir vakit barışamadım. Çünkü Türk sinemasından bahsedemiyorduk. Evet, Yılmaz Güney, Metin Erksan,
Atıf Yılmaz, Zeki Demirkubuz, Nuri Bilge Ceylan sinemasından bahsedebiliyoruz. Ama bir Türk sinemasından bahsetmek zor bence. Buna rağmen Türk sineması deyince insanların aklına hep 1960'larda çekilen siyah-beyaz filmler geliyor. O dönemde yönetmenler kendi yaşadıkları toplumun değerlerine göre bir sinema yaratmışlar. İyiliğin ve dürüstlüğün kazandığı, bıçkın delikanlıların, iyi mahalle kızlarının, kırgın âşıkların yer aldığı bir sinema, melodram yani. Biz bu sinemayı niye günümüze taşıyamamışız onu düşündüm. Çünkü bazı formülasyon hataları vardı senaryolarda. Ben de kendi kendime 'öyle bir senaryo yazayım ki o dünyayı yeniden yaratayım, o sinemanın bütün trüklerini doğru formüle ederek kullanayım' dedim.
İkincisi ise hayatla ilgiliydi. İnsanlar birbirine karşı gaddarlar artık. 16 yıl önce kendi kendime şu soruyu sordum: "Neden kendi hayatları için mucize bekleyen insanlar başka hayatlar için muzice olabileceklerini görmüyorlar?" Üçüncüsü ise inançlarım ve varoluşumla ilgiliydi. Bu üç derdimi anlatmaya çalıştığımda ortaya 'Sen Ne Dilersen' çıktı.

Film izleyen insanların sinema salonunu bir türlü terk edememesini neye bağlıyorsunuz?
Çünkü insanlar dışarıdaki hayattan çok da memnun değil. Filmde bir dünya var. Sanırım o dünyada kalmak istiyorlar. Bu hepimizin başına gelir. Film biter sinemadan gitmek istemeyiz. Böyle bir şey sanırım. Anlayabiliyorum insanları. Türkiye çok garip dönemlerden geçiyor. 'Sen Ne Dilersen', bir terapi ve buluşma filmi aslında.

Bunu biraz açar mısınız?
İyi sinema, entellektüel sinema falan bunların hepsi fasa fiso. Sanat üretilen ve paylaşılan bir şeydir. Fakat bizim toplumumuzun sanatla ilgilenecek dermanı kalmamış. Herkes travma halinde. Bu ülkedeki biz sinemacılara düşen görev hem kendi sinemamızın değerlerini koruyabilen hem de seyirciyi yakalayabilen buluşma filmleri yapmak. Bizde iki tür sinemacı var: Biri 'Ben seyircinin önünde secde ederim' diyor, diğer yan da seyircinin kendi önünde secde etmesini istiyor.

Siz bu buluşma filmlerini yapmaya devam edecek misiniz?
Evet. Ben birikim sineması yapmıyorum. Bazı yönetmenler bunu yapar. Onlar seyircinin beyni ile uğraşırlar. Ben seyircinin kalbine dokunmak istiyorum. Çünkü insanın iç dünyası beni daha çok ilgilendiriyor. Çünkü bizi insan yapan değerler iç dünyamızda biraz da. Hepimiz âşık oluyoruz, ölüm acısını yaşıyoruz ve birilerini özlüyoruz. Yani bu his dünyasında gezmek, insan ruhuyla didişmek benim bundan sonra yapacağım bütün filmlerde olacaktır.
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Etiketler
bir, filmi, terapi


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB kodu Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Açık

Forum Jump


Tüm Zamanlar GMT Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 18:36.


Search Engine Optimisation provided by DragonByte SEO v2.0.36 (Lite) - vBulletin Mods & Addons Copyright © 2025 DragonByte Technologies Ltd.
ankara escort ankara escort ankara escort çankaya escort ankara otele gelen escort eryaman escort eryaman escort ankara escort eryaman escort kızılay escort escort ankara çankaya escort kızılay escort ankara eskort Antalya Seo tesbih
escort bayan mersin escort alanya eskort