KPSS Öğrenme Üzerinde Duyu Organlarının Etkisi Konu Özeti
Öğrenme Üzerinde Duyu Organlarının Etkisi Konu Özeti Göz, kulak, deri, burun gibi duyu organları bedenin dışarıya açılan birer pencereleridir. Canlı, dışardan bilgiyi bu organlar aracılığı ile alır. Gerçek yani sağlam ve doğru olan bilgilerimizin kaynağı, duyu organları-mızdır. Çünkü bilginin temeli olan algılar duyumların zihnimizde birleşmesi ve bir mana kazanması ile oluşur. Duyum ise duyu organları aracılığı ile alınan izlenimlerdir. Hayvanlar, duyum düzeyinden yukarı çıkamazlar. Duyumların zihinde birleşerek bir mana kazanması demek olan algıların, algılar yardımı ile kavram ve akıl yürütme gibi zihin işlemlerinin oluşması insanlara özgü birer zihin sürecidir.Yukarıda ki öneminden dolayı duyu organlarına ve onların sağlığına önem vermek zorundayız. Bir kimsenin duyu organları ne kadar normal çalışırsa o kimse o kadar sağlam bilgi sahibi olabilir. Duyu organları, aynı nedenlerden dolayı zekanın gelişmesine de tesir yapmaktadır.Duyu organlarının hepsi öğrenme üzerine aynı derecede etkili değildir. Bunların içinde en çok etkili olan göz'dür. Göz aracılığı ile alınan uyaranlar diğerlerine göre daha kuvvetlidir. Bunların zihinde saklanması ve gerektiğinde anımsanması daha kolaydır. Bundan sonra, kulak gelir. Zihnimizde oluşan kavramların büyük kısmı, bu iki organ tarafından kazanılmıştır.Her insanın duyu organları bakımından güçlü olduğu yan birbirine benzemez. Bazen insanlar, göz yolu ile aldığı uyaranları diğerlerinden daha çok süre saklar ve istenildiği vakit anımsarlar. Kimileri de, daha çok işittiklerini saklar ve anımsarlar. Bir Duyu Organı Olarak GözYapılan incelemeler öğrencilerde -30 arasında çeşitli göz bozuklukları olduğunu ortaya koymuştur.Bunların başlıcalari: 1.Miyopluk, 2.Hi-permetropluk, 3.Astigmatlık, 4.Şaşılık, 5.Renk körlüğüdür.Göz hastalıkları, kalıtım yolu ile kişiye bir "anıklık" halinde geçebilir; fakat, sonradan yanlış alışkanlıklarla da ortaya çıkabilir. Örneğin, kitabı gözlere iyice yaklaştırmak ve az ışıkta çalışmak, göz merceğinin biçimini bozmasına müsait bir ortam hazırlar ve böylece,zamanla miyopluk oluşur. Miyoplar yakını görürler, uzağı göremezler.Astigmatlık göz merceğinin esnekliğinin yitirilmesinden ve gelen ışınları daha çok çeşitli biçimlerde kırmasından ileri gelir. Bu hastalıkta, kişinin gördüğü şeyler karışık olur. Şaşılık göz kaslarının fert tarafından kontrol altında tutulmasının sonucudur. Bu da ameliyatla ve gözlükle düzeltilebilir. Renk körlüğünde birey, bazen renkleri hiç göremez ya da başka bir renk olarak görür. Bu gibilerin sayısı cemiyet içinde pek azdır.Göz bozukluğu olan çocukları okulda tanıdıktan sonra, doktora göndermek ve sağaltımını sağlamak, öğretim işimizi kolaylaştıracağı gibi;çocuğu türlü sıkıntı ve başarısızlıklardan da kurtaracaktır. Göz hastalıkları, çocuğun başarısızlığına olduğu kadar onun uyumsuz ve sinirli bir kişilik geliştirmesine de yol açar. Bir Duyu Organı Olarak KulakAynı titizliği, ağır işiten çocuklara karşı da göstermek gerekir. Sağırlık çok değişik derecelerde olur. Bunların tanınması daha zordur. Bu gibi çocuklar,sınıf içinde öğretmenin ağzına çok dikkat ederler. Böylece kulak aracılığı ile alabilmiş oldukları noksan uıyaran-ları göz aracılığı ile tamamlamaya çalışırlar.Bunların da gözlerinin çevresi ve alınları genellikle kırışık olur. Ağır işiten çocukların oranı da %3-0 kadardır. Öğretmen bu gibi çocukları doktora göndermeli ve lüzumlu önlemlerin alınmasında aileye yardımcı olmalıdır. DİĞER BEDENSEL BOZUKLUKLARIN ÖĞRENMEYE ETKİSİBunlardan başka öğrenmeyi etkileyen beden, yahut fizyolojik bozukluklar da vardır. Öğrenme için bunların da giderilmesi gereklidir. Bu tür rahatsızlıkların başlıcaları, bade-mecik, mafsal rahatsızlıkları, vb. Bu gibi durumlarda da çocuğun rahatsızlıklardan kurtulması için onu doktora gönderip tedavisini sağlamada çevrede ki bütün olanaklardan yararlanılmalıdır. ÖĞRENMEYİ ETKİLEYEN BİR ETKEN OLARAK YAŞYaş da öğrenmeyi etkileyen fizyolojik etkenlerden sayılır. Ama bunda çok ileri gitmenin yanlış olduğu psikologların, özellikle Thorndike nin yaptığı araştırmalardan anlaşılmaktadır.Yaş öğrenme yeteneği bakımından bireyden bireye değişen geniş bir ayrılık göstermektedir. Bazen kimseler, uzun bir süre öğrenme yeteneğini sürdürebiliyorlar. Bunlar öğrenmeyi daha çok amaçta ararlar ve öğrenme amacımıza bağlıdır derler. Bunlara göre insan gereksinme duyduğu bir şeyi her vakit öğrenebilir. Öğrenme, öğrenme konusunun türüne bağlıdır. Bu psikologa göre zihinsel çabayı gerektiren bazen konular, ancak 40 yaşından sonra öğrenilebilir. Beceriye dayanan konuların öğrenimi de daha çok gençlikte olabilir. Alıntı
|