![]() |
![]() |
#1
|
|||
|
|||
![]()
Giriş
Görünmeyen alemlerdeki yıldızlı saraylara (Hekelot) yolculuk yapan Merkavah (araba) sürücülerinden, 19. ve 20. asırdaki Altın Şafak Hermetik Cemiyetinde Tinsel Vizyonda Seyahat eden ilk üstatlarına dek şuur projeksiyonu Kabalistik öğretilerinin ayrılmaz bir parçası olarak görünmektedir. Bu farklı ekollerin öğrencilerine yardımcı olmak üzere çeşit çeşit uygulama geliştirilmişken, tekniklerin çoğu geniş kapsamlı hazırlık öğretileri ve/veya ritüeller gerektirir. Geleneksel 10-12. asır Merkavah doktrinler hakkında az veya hiç bilgisi olmayanlar için, veya Altın Şafak türü işaret, sembol ve invokasyonları öğrenmeyi ilgilenmeyip de içsel alemlerine girmenin Hermetik bir uygulamasını isteyenler için bir çözüm var. Bu yöntem basit, direkt ve çok imgeleme veya düş çalışması gerekmemektedir. Aşağıdaki deneyim Aralık 1996'dan Şubat 1997 tarihine kadar üç aylık bir süre içinde yapıldı. Bu vakit zarfında, metodun kendi başına değerini ölçmek üzere, gerek kişisel gelişme için, gerekse de öbek çalışması olarak hiç bir ek ritüel yöntem uygulanmadı. Deneylerin çoğu akşam yatmadan önce ve bir kısmı sabah tam kalkarken şuurun sınır halinde yapıldı. Bu metot, ya "beden dışı deneyim" yaşamak isteyip de lüzumlu imgeleme becerilerine sahip olmayan, ya da bedenden çıkarken şiddetli deneyim yaşayıp da, astral planlara girmenin daha nazik bir yöntemini isteyenler için tasarlanmıştır. Bu yöntem hem deneyimli bir "seyahatçi", hem de yeni başlayan biri tarafından eşit derecede kolaylıkla benzeri sonuçlarla uygulanabilir. Teorik Esaslar Bu tecrübe arkasındaki esaslar tamamen kabalaya dayanır ve ister geleneksel Hayat Ağacına (Altın Şafak), ister Portae Lucis metoduna dayanan yeniden gözden geçirilmiş Hayat Ağacına, veya Sefer Zohar'da anlatılan Saraylara uygulanabilir. Kısacası, insanın içsel dünyasını sistemli bir şekilde betimleyen herhangi bir şema uygulanabilir, kafi ki çeşitli şuur alanları için direkt, basit imgelenir sembolleri bulunsun. Bu çalışmanın arkasındaki ana fikir, bizim şuurlu varlıklar olarak Ain Soph Aur, veya Tanrının Sınırsız Zihninden kaynaklandığımıza dayanır. "Potansiyel varlıklar"dan Kendini Gerçekleştirmiş veya Kendini Yaratmış Varlıklara dönüşmek üzere deneyim kazanmak için giderek yoğunlaşan ve maddeselleşen planların/alemlerin içinden geçerek dünyamıza enkarne oluyoruz. Gelişmeye yönelik yolculuğumuzda çeşitli titreşimleri içeren bedenlere bürünürüz ve dönüşümüzde bu bedenleri üzerimizden döküp Işık alemlere girmemizi sağlayan giderek inceleşen bedenler alırız. Bu alemler, Gnostik, Kabalistik, Hermetik ve Simya metinlerde değişik ad ve sayılarla anlatım edilmiştir, ama aynı öz kaliteleri ve işlevleri paylaşırılar. Diğer bir deyişle, en yoğun şekli olan maddi dünyamızdan Yaratıcının Zihninden, Sonsuzluğun en ince şekline uzanırlar. Batı ezoterik terminolojide Psiko-ruhsal merkezler ve Sanskritçe'de çakra denilen fizik bedenimizde çeşitli psişik algılama organlarımız vardır. Bu merkezler fizyolojimizin çeşitli seviyelerine tekabül etmektedir. Belirli bir seviyede sinir sistemimiz, sinir-ağları, hormon salgılayan salgı bezlerimizle ilintilidir. Daha başka tekabüller de vardır, ama bizim açımızdan bunlar en etkin ve yaygın olarak kullanılanlardır. Astral projeksiyonun sıkça güneş sinir-ağı (solar pleksüs) aracılıyla yapılması önerilir, ama bir çoğumuz için bu rahatsız edici bir deneyimdir. Diğer bazı öneriler tamamen imgeseldir, örneğin bedenden bir sis şeklinde yükselmek veya düş edilen bir ışık bedenine şuuru nakletmek. İleri seviyede uygulayıcılarının ölüm anında şuurlarını yüksek merkezlerinden dışarıya gönderebilecekleri söylenir, böylece şuurlu olarak ölebilirler. Burada ima edilen merkezler başın üstü ve önü, veya epifiz ve hipofiz ile ilişkilendirilen "Taç" ve "Üçüncü Göz" merkezleridir. Bazıları başın arkası, beyin sapı veya medulla oblonga'yı bile kullanırlar. Hint metinlerde, her bir çakra müritte uyarılan belirli bir güçle (siddha) ilişkilendirilir, böylece niahi olarak taç merkezine varılıncaya dek giderek daha karmaşık ve ince psişik merkezlerden şuur projeksiyonu gerçekleştirebilir. Ancak, Kabalistik uygulamalarda merkezler nadir olarak bu şekilde kullanılır, bunun yerine tinsel alemlere erişim yavaş yavaş gerçekleşinceye dek yoğun bir şekilde imgelenirler ve/veya da psişik bedenin daha umumi enerjilendirilmesiyle beraber ritüeller kullanılır. Bunun çağdaş varyasyonu genelde Tarot kartları ve/veya İbrani harflerin kullanımı içerir ve Yol Çalışması denilir. Beden dışı deneyimi gerçekleştirmek üzere doğu Ortodoks keşişler güneş sinirağından küçük bir güneşin yoğun imgelenmesini kullanmışlardır ve bazı ekoller kalbi bir çıkış noktası olarak kullanırlar, ancak önceden anlatılan metotlar şimdiye dek en yaygın olarak kullanılanlardır. Simyagerler şuurun projeksiyonuna bir destek unsuru olarak tentürler veya ilaçlar kullanırlar. Bunları hallusinojenler veya psiko-aktif ilaçlarla karıştırmamak gerekir. Simyasal ilaçların etkileri genelde kullanıcının dinlendiği, uykuda veya meditasyonda olduğu vakit gerçekleşir. Temel itibarıyla, şuurun projeksiyonuna direkt sebep olmak yerine desteklerler. Bir simyasal ilacı alıp da otomobil kullanmak mümkündür. Doğu tekniklerde, bedene atfedilen psişik merkezlerin sayısı söz konusu ekollere göre değişir. Genelde, en az yedi temel merkezimiz ve beş tali merkezimiz olduğu söylenir. Ancak bunların yerleri, renk, mantra, sesli harf karşılıkları konusunda oldukça farklı görüşler vardır. [ii] Sri Aurobindo'ya göre, boyun merkezi zihinsel güçlerin dışa aktarımı ile ilgilidir ve üst ve altı zihinsel (mental plan) alanlar arasında bir bağdır. Bazı Kabalistik renk tablolarda görüldüğü gibi, gri bu merkezle ilgilidir. [iii] Ateş Yılanı: Kundalini Hakkında çağdaş Bir Görüş (Serpent of Fire: A çağdaş View of Kundalini) eserinde Darrel Irving, Vissudha çakrası (boyun merkezi) Şakini ve Şiva ikilem tanrıları tarafından yönetim edilmektedir. Her biri beş yüzlü olup beş Elementi simgelerler ve fiziksel ve psişik görü veya bilgiyi simgeleyen üç gözleri vardır. Şakini Işığın kendisi ve Şiva, Hermetik ülkü gibi androjen, çift cinsiyetlidir, yarı ak ve yarı altın. Bu merkez akıl, psişik alt tabaka veya eter (akaşa) ve işitmenin arınmasıyla ilgilidir. Buraya atfedilen renk duman-eflatundur. Aynı Sri Aurobindo'nun renk tekabülü gibi, eflatun rengi çağdaş kabalistik eserlerde de [iv] kimi boyun merkezine verilmektir. Üstündeki iki psişik merkezle beraber sadece bu üç merkezle direkt psişik algılama mümkündür.[v] Batıda, boğaz merkezi daha az açıklanmıştır, ama yukarıda sayılan bütün özellikleri paylaşmaktadır. Altın Şafak Kabalası (Kabbalah of the Golden Dawn) eserinde Pat Zalewski boğaz merkezinin tiroit salgı beziyle ilintili olduğu ve solunumu yönetim ettiğini anlatım etmiştir. Yogada olduğu gibi her bir merkez, Toprak, Su, Ateş ve Hava ile başlamak üzere belirli bir Element ile ilintilidir. Belirtilmediği halde tahmin edilebilir ki, yogada olduğu gibi boğaz merkezi Ruh veya bileşken elementle ilgilidir. Ancak burada tekabüller konusunda bir soruna rastlıyoruz. Simyada, gırtlak Hava, maji ve ses tanrısı Merkür tarafından yönetim edilir. Genelde kullanılan sistemlerde (örneğin Altın Şafak), gırtlağa herhangi bir gezgensel tekabül verilmemektedir. Bunun yerine, bu bölgeye Daath sefirası yargıç olmaktadır. Daath İbranice 'bilgi' anl****** gelmektedir ve belki zihin, konuşma ve maji ile ilgili şeyler için en iyi niteliktir. Ancak birçok Kabalist için, Daath, sözde Klipotik veya ifrit diyarlarından çok korkulan ve kurcalanmaması gereken bir bölgedir. Nasıl oluyor da Daath bu denli çok huşu ve dehşet uyandırmıştır? Bu çoğu kez kitabi bilgilere dayalı okuduklarını ikinci elden aktaran okültistlerden kaynaklanmaktadır. Eğer Daath bilgi olduğunu aklımızda tutarsak, bazı ilginç bağlantılar kurulabilir. Israel Regadie şöyle yazar: "Tezat sütunlarının arasındaki bu merkezi yer, tezatların bir arada çalıştığı dengelenmiş güçlerin görülebileceği yerdir ve gölge Sefirası DAAS {Daath} ima ettiği budur. Bunu gölgeli olarak tanımlamak doğru olur, zira çoğumuz gibi zor elde edilen aşırı tezatlara kaymama sanatını geliştirmemiş olanlar için bu yeni prensibin gelişmesi son radde yavaş adımlara ilerlemektedir. Bu, ahenk ve denge içeren yeni bir unsurdur özellikle bilincin iki geniş cephesi için geçerlidir: Bir yandan rafine ve doğal olmayan koşullar içeren çağdaş yaşama sağlama arzusunu sergileyen ego ve diğer yandan her türlü dilek ve kaprisi içeren ilkel şeylerle ilgili içgüdüsel yaşamın düzeysel seviyesi" |