![]() |
![]() |
#1
|
|||
|
|||
![]()
Sosyal Darvinizm
Dr. Ömer Said GÖNÜLLÜ Canlılar âleminde insanın maymun-benzeri yaratıklardan evrimleştiği şeklindeki evrimci görüş, iddiasına, büyük ölçüde maymunla insan arasındaki bazı anatomik ve fizyolojik benzerlikleri dayanak yapar. Bu benzerliklerin bir evrim münasebeti ortaya koyduğu konusunda ikna olmuş gözüken bazı paleoantropologlar, bazı fosil maymunların "insan-benzeri", dolayısıyla insanın atası olduğunu, eş şekilde, maymunlarla insanlar arasındaki boşluğu doldurma çabasıyla, bazı insan fosillerinin de "maymun-benzeri", en azından "modern" insanın atası olduğunu iddia ederler. İnsan fosilleri bugüne kadar nâdiren bulunmuştur. Bu, kısmen insanın yaşadığı ortamın ona mahsus olmasıyla, kısmen de fosilleşme için çok hususî şartların, meselâ, ölen insanın, kemikleri çürümeden, sertleşen tortullar içine âniden gömülmesinin gerekmesiyle açıklanabilir. Evrimci Stephen Jay Gould, Darvin'in Türlerin Menşei kitabının 1859'daki ilk neşrini takiben, kölelik, sömürgecilik, ırk farklılıkları, sınıf yapıları gibi konulara ilim kalkanı altında haklılık kazandırma çabalarının ön plana geçtiğini söylüyor (Gould, 1981). Bizzat Darvin, evrimci fikirlerinin ahlâkî ve sosyal konulara uygulanmasını tasvip fiyat gözüküyor. H. Thiel'e yazdığı 1896 tarihli bir mektupta Darvin şunları yazıyor: "Türlerin değişimi konusunda başvurduğum görüşlere eş düşünceleri ahlâkî ve toplumsal meselelere uyguladığınızı görmek ne kadar ilgimi çekti, bir bilseniz! Görüşlerimin bu kadar farklı ve önemli konulara böylesine geniş ölçüde teşmil edilebileceği daha önce asla aklıma gelmezdi." (Darvin, 1896). Sosyal düşüncelerini "bilim" üzerinden haklı gösterme çabasında olanların sıkça atıf yaptığı Darvinizm, "en müsait olanın hayatta kalması" kavramını öne çıkarır. Bu, Darvinci dogmanın insan toplumlarına ve davranışlarına uygulanması anlamındaki Sosyal Darvinizm olarak bilinir. Darvinci evrim spekülasyonunun en sinsi taraflarından birisi, insan ile hayvan arasındaki temel farklılıkları silme çabası içerisinde olmasıdır. Bu durum, insan ile maymun arasında bir mukayeseye davetiye çıkarmakla kalmamış, insanlar arasında da "bilimsel" etiketli "en yüksek" ve "en düşük" tâbirleriyle tanım edilen ayırımları gündeme getirmiştir. Siyahlar ve Kızılderililer, beyazlardan "daha düşük" olarak ayrılan ilk gruplar arasındadır. The Mismeasure of Man kitabında Gould, bazı antropologların ak ırkın "üstünlüğü"nü ispatlamak için verilerini tahrif ettiklerini belirtir. Meselâ, beyin hacminin zekâ ile ilgili olduğunu varsayan (aslında ilgili değil) birçok antropolog beyazların kafatası hacmini kasıtlı olarak abartmış, buna karşılık Siyahların ve kızılderililerin kafataslarını gerçek boyutlarının altında göstermiştir. Böylece Sosyal Darvinizm, ırkçılığı "bilim" yaftasıyla haklı göstermeye hizmet etmiştir (Menton, 1997). Darvin ise, teorisinin bu şekilde kullanılmasına göz yummakla kalmamış, bizzat yazılarında ırkçı düşünceler ima etmiştir. İnsanın Türemesi adlı kitabının altıncı bölümünde Darvin, Goriller ve Siyahlar gibi "ara formlar"ın ortadan kalkmasıyla, insanlarla alt sınıf maymunlar arasındaki boşluğun artacağını ileri sürmüştür: "Bu kırılma giderek genişleyecek, ve uygarlaşmış Beyazlar ile Babunlar gibi alt sınıf maymunlar arasında cereyan edecektir." (Darvin, 1871). Yüksek (!) insan formlarının evrimini kabul ettirme çabasındaki Darvin'in kuzeni Francis Galton ise Öjenik Hareketin temellerini atmıştır. Öjenizm insan türü içinde seçici üretim yoluyla güçlü fertler inşa etmeyi hedefleyen bir anlayıştır. Galton, evliliği ve ailenin büyüklüğünü ebeveynin genetik niteliğine göre düzenlemeyi savunmuştur. Kontrollü üretimin, çiftlik hayvanlarında olduğu gibi, insanlara uygulanması durumunda mükemmel bir insan tipinin gelişebileceği tezini temel saha bu "ana ırk" kavramı, yahudileri ve çingeneleri ortadan kaldırıp, "saf Âri ırkı" oluşturma çabaları şeklinde Hitler tarafından Almanya'da tatbik edilmiştir. Dolayısıyla, Darvinizmin öncesi ve sonrasıyla sosyal etkileşim aktörü olduğu görülmektedir. Sosyal Darvinizmi ilk defa Alman politika ve ilim adamları yirminci yüzyılın başında, Almanya'nın artan saldırgan militarizmini haklı çıkarmak için kullandılar. Alman ordusundan Friederich von Bernhardi, Almanya ve Önümüzdeki Savaş adlı kitabında evrim terimlerini kullanarak savaşın faziletlerinden bahsetti. Bernhardi, savaşın, Darvinci anlamda en müsait ferdin hayatta kalması gibi, biyolojik bir gereklilik olduğunu ileri sürdü. Ona göre, nebat ve hayvan âlemleri üzerinde yapılacak bir inceleme, savaşın evrensel bir doğa kanunu olduğunu göstermeye yeterdi. Bernhardi'nin 1911'de yayınlanan kitabı, Almanya'nın resmî görüşü hâline geldi ve üç yıl sonra, Almanya Birinci Dünya Savaşı'na girdi. İkinci Dünya Savaşı sırasında da, Sosyal Darvinizm Almanya'yı Faşizm şeklinde tesiri altına aldı. Hitler'in Faşizmi evrim teorisine dayandırdığı, gerek konuşmalarından gerekse Kavgam adlı kitabından anlaşılmaktadır. Faşizmi İtalya'ya getiren Benito Mussolini de Darvinizmden önemli ölçüde etkilenmişti. Şiddet uygulamanın yararlı bir sosyal dönüşüm için temel olduğunu düşünüyordu. Konuşmalarında Darvin'in sloganlarına yerveriyor, tabiattaki evrim süreciyle çeliştiğini düşündüğü barış çabalarını gülünç buluyordu. Sosyal Darvinizm, Marksizm ve Komünizm üzerinde güçlü bir tesirde bulunmasaydı, toplumlar üzerinde bu kadar yıkıcı sonuçlar doğurmazdı. Engels ve Marks, Darvin'in Türlerin Menşei kitabını büyük bir coşkuyla karşılamışlardı. Marks Aralık 1860'da Engels'e yazdığı mektupta, "Bu kitap bizim görüşlerimizin doğa tarihindeki karşılığıdır" diyordu. Ocak 1861'deki mektubunda ise şunları yazıyordu: "Darvin'in kitabı çok önemli, ve bana tarihteki mücadelenin anlaşılması açısından bir temel sağlıyor...Teleolojinin doğa bilimlerindeki rasyonel anlamı da ilk defa açık şekilde açıklama ediliyor." (Zirkle, 1959). Marks şu üç noktada Darvinizme çok şey borçludur: 1) Âlem'in menşeine dair ateistik izah; 2) Varolmak için mücadeleyi temel alma; ve 3) İnsanların tedricî gelişimi (marksizm insanın refahının sınıf mücadeleleri ve ıslahat sürecinde kaçınılmaz ve tedricî şekilde geldiği üzerinde ısrar eder.) Aslında Marks Darvin'e öyle medyundur ki, Das Capital'i ona ithaf etmek istemiştir, ama Darvin bunu reddetmiştir (Menton, 1997). Marksizm ve Darvinizm arasındaki yakınlık 1970'lerin başında ortaya atılan "sıçramalı evrim" teorisiyle bir defa daha görülmüştür. (Tabiatta gözlenmesi mümkün olmayan ve bir spekülasyon olarak kalan bu görüşe göre, evrim, değişimin olmadığı uzun periyodları kesen âni sıçramalarla olmuştur.) Teoriyi ortaya atan Stephen Jay Gould ve Niles Eldredge şunları ileri sürmüştür: "Sıçramalı evrim, insan toplumlarına müsait düşen devrimci teoride olduğu gibi açık şekilde kesiklidir. Sıçramalı türleşme teorisinin birçok Rus paleontologu tarafından destek bulmasında şaşılacak bir yan yoktur. Aynı şekilde, bu bizim şahsî tercihlerimize de aksi düşmemektedir; bizlerden biri (S.J. Gould) Marksizmi babasının dizleri dibinde harfi harfine öğrenmiştir." (Niles & Gould, 1977). Jeremy Rifkin de, evrim teorisinin sosyal önyargılar içerdiğini, tarım ekonomisinden kapitalist Endüstri Çağı'na geçişin gerçekleştiği bir dönemde yaşayan Darvin'in kendi devrinin bir mahsulû olduğunu, Victorya Devri'ne rengini veren kanaat ve düşünceleri yansıttığını belirtir. Bunlar: sürekli gelişme, rekabet, güçlü ve uyumlu olanın ayakta kalmasıdır. Otto Rank, evrim teorisinin, doğa aynasına bakan ve burada kendi tavırlarının yansımasını gören zenginleşme yolundaki İngiliz toplumunun anlayışını temsil ettiğini söyler. Connecticut Üniversitesi'nden John Greene, "Her ilim adamı gibi Darvin'in de tabiata, insana ve topluma kendi kültüründen kaynaklanan fikirler eşliğinde yaklaştığı şüphe götürmez bir gerçektir" der. (Rifkin, 1984). Netice itibariyle, dünden bugüne evrim lehinde ortaya konan düşünceler göstermektedir ki, Darvinizm daha başlangıçta, canlılar âlemine, delillerini tabiatta bulan bir açıklama getirme teşebbüsü olmaktan ziyade, belli bir tarihî dönemdeki büyük toplumsal değişikliklerin tesiriyle getirilen bir yorum hüviyeti taşımıştır. Ama vakit içinde bu noktada kalmamış, bir yandan ulûhiyyetin inkârında pozitivizm ve marksizme doğa perdesi üzerinde payanda olmuş, diğer yandan da ırkçı mülâhazalara bilimsel kılıf görevi görmüştür. Dolayısıyla meselenin, sözkonusu yanları ihmâl edilmeden ele alınması, geniş kitlelerde görülen baş karışıklığının giderilmesi açısından hayatî önem arzetmektedir. Kaynaklar - Darvin, F., (1896) - The Life and Letters of Charles Darvin. Francis Darvin editor, D. Appleton and Co., p.294. - Darvin, C., (1871) - The Descent of Man. p. 201. - Gould, S.J., (1981) - The Mismeasure of Man. W.W. Norton and Company, New York, p.72. - Menton, D.N., (1997) - The Religion of Nature: Social Darvinism. Missouri Association for Creation, Inc. - Niles, E. & Gould, S.J., (1977) - -Paleobiology, Spring, Vol 3, p.145-146. - Rifkin, J., (1984) - Algeny: A New Word, A New World. Penguin (Türkçe Terc.:Ali Köse, Darvinin Çöküşü. Ufuk Kitapları, İstanbul). - Zirkle, C., (1959) - Evolution, Marxian Biology, and the Social Scene. Univers.ty of Pennsylvania Press, p.86. |