![]() |
![]() |
#1
|
|||
|
|||
![]()
İNSAN yaklaşık 100 trilyon hücreden yaratılan muazzam bir varlık. Her hücremizde dört farklı nükleotidin (dAMP, dGMP, dCMP ve dTMP) farklı şekilde sıralanmasından meydana gelen ucuca sıralandığında yaklaşık 2 metre uzunluk oluşturan ve gözle görünmeyen, hücreye özenle yerleştirilmiş DNA (Deoksiribo Nükleik Asit) denilen moleküller var. Buna göre bir insandaki yekün DNA moleküllerinin uzunluğu 200 trilyon metre veya 200 milyar kilometredir. Dünyanın çevresinin 40 bin kilometre olduğunu düşünürsek, dünyanın çevresini 5 milyon kere dönecek kadar DNA moleküllerinin bir insanda var olduğunu görürüz.
Her bir hücrede bulunan bu moleküller üzerinde, insanın birçok karakterlerini ve vücudumuzdaki bütün organların şifrelerini taşıyan 30 bin civarında gen var. Her bir gen, DNA üzerinde bir protein (daha doğru anlatım ile bir polipeptid zinciri) şifreleyen DNA üzerindeki belirli bölgeleri teşkil eder. İnsan ilk yaratılırken annenin yumurtalık hücresi ile babanın sperm hücresi birleşerek zigot denilen hücre yaratılmakta ve 30 bin genlik şifre ve program bu anda oluşturulmaktadır. Daha sonra hücre bölündükçe bu şifre hücreden hücreye aktarılmakta ve her hücre aynı programa tamamen sahip olmaktadır. İnsandaki 100 trilyon hücrenin her birinde aynı 30 bin gen yapısı olmasına rağmen hepsi her hücrede aktif değildir. Örnek olarak göz hücrelerinde sadece gözden mesul genler aktif iken, diğerleri baskı altındadır ve bunların şifrelenmelerine ruhsat verilmemektedir. Böylece her organ veya dokuya has genler aktiftir. Yani insanın yaratılışı esnasında vücudunun her yerinde her türlü organ çıkma ihtimali varken sadece en müsait organ yaratılmaktadır. Yine insan vücudu yaratıldıktan sonra her organ için lüzumlu olan genler aktifleştirilmekte, diğerleri baskılanmakta ve yanlış bir organizasyona ruhsat verilmemektedir. Örnek olarak diz kapaklarımızda göz çıkma ihtimali yanında, sırtımızda kollarımız da çıkabilir. Nitekim sineklerde larva safhasında iken mutasyon, yani DNA baz sırasında değişiklik yapılmış ve dünyaya gelen sineklerin ayaklarının başlarından çıktığı görülmüştür. Halbuki yaratılan her insanda baş aynı yerde, gözler, kulaklar ve diğer azalar en müsait bölgelerde yaratılmaktadır. Benzer şekilde her hücrede ihtiyaca göre lüzumlu genler açılır. Örnek olarak bir E.coli bakteri hücresinde dışarıda gıda olarak kullanılacak olan süt şekeri (laktoz) varsa, bu şekeri hücre içine taşıyacak ve sindirecek enzimleri şifreleyecek genler o anda açılır. Aksi takdirde bu genler baskı altındadır. Yani her hücrede ihtiyaç duyulduğu kadar madde yapılır, çok veya noksan yapılmaz. Bu insan hücresi için de geçerlidir. Buna göre her hücrede iktisat prensipleri tam olarak uygulanmaktadır. Bu vaka insan için geçerli olduğu gibi, bugün ilmin tesbit ettiği 1.600.000 (bir milyon altıyüz bin) hayvan ve nebat türü için de geçerlidir. Her canlı türü genetik denetim altında kendisi için en mükemmel bir organizasyonda yaratılmaktadır. Bu durum, kâinatta tesadüfün olmadığına ve her şeyin ebedi bir ilimle yönetim edildiğine büyük bir delildir. |