Forumbulteni.com En Bilgi Paylaşım Platformu  

Geri Git   Forumbulteni.com En Bilgi Paylaşım Platformu > >

youtube izlenme hilesi
Cevapla
 
Seçenekler Stil
  #1  
Alt 10.Nisan.2019, 20:39
Belinda Belinda isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Moderator
 
Üyelik tarihi: 14.Ocak.2019
Mesajlar: 272
Standart Marksizm Bakımından Yabancılaşma Nedir?

Hegel İde'nin kendisinden uzaklaşarak yani kendisinin dışına çıkıp kendi özüne aykırılaşarak yabancılaştığını söylemişti. Aynı kavram Marx tarafından da ele alınmıştır. Ama Marx İde'yi reddettiği ve insanın maddî faaliyetini esas olarak aldığı için yabancılaşmayı da bu maddî esas içinde aramıştır. Marx'a göre insan tabiatla ilişkisinde ihtiyaçlarını karşılamak için birtakım ürünler ortaya koyar. Bu ürünler yeni ihtiyaçların ortaya çıkmasına yol açar ve bu yeni ihtiyaçların yeniden giderilmesi gerekir. Böylece tarihî gelişme cemiyet hayatı ve uygarlık dediği¬miz şey ortaya çıkar. Ama insan bu ürünleri ortaya koyarken aynı zamanda ürünlerin içinde kendini kaybetmektedir; bunlar kendi ürünleri olduğu halde ona karşıt yabancı ve ezici gerçekler haline gelmektedir.

Meselâ insan ekonomik faaliyetinde zenginlikler yaratır ama bu zenginlikler nakit şeklinde onun karşısına çıkar; onu boyunduruğuna alır; parayı kendi yarattığı halde paranın elinde oyuncak haline gejir. Bu ekonomik yabancılaşmadır ve bütün öteki yabancılaşma şekillerinin temelidir. İnsanın yarattığı ekonomik nesneler böylece yabancılaşarak kendi başına emir bir dünya kurarlar; bu dünyanın kanunları vardır ve biz bunları ekonomik kanunlar olarak tanırız (klasik ekonomipolitik bilimi kanunları inceler); onları insandan apayrı yabancı ve nesnel varlıklar olarak görürüz.

Oysa bu kanunların altında insanın kendi yaratış gücü ve insan-arası ilişkiler vardır. Ama yabancılaşma sonunda bu insanlar-arası ilişkiler gözden kaybolmuş onun yerini nesnel ve bağımsız varlıklar gibi görünen ekonomik ürünler arası ilişkiler; ekonomik kanunlar almıştır. Tarih boyunca yabancılaşma sürecinden ötürü insanın yarattığı dünyanın (ekonomik ve manevî dünyasının) durmadan zenginleştiği halde insanın kendisinin yoksullaştığını (hem maddî hem de manevî bakımdan) görüyoruz. Ama bu yabancılaşma kendisinin sona ermesi yani yabancılaşmanın aşılması imkânını da beraber getirmektedir.

Yabancılaşmanın dayanılmayacak hale gelmesi yabancılaşmanın tanınıp bilinmesini bilincine ulaşılmasını da beraber getirir. Meselâ marksist düşünce ve yöntem bu bilinçi apaçık bir şekilde ortaya koyduğu gibi yabancılaşmanın kaldırılması için lüzumlu olan maddî (devrimci) mücadelenin yollarını da ortaya koymaktadır. Ekonomi alanında ürünleri ve onlara hâkim olan kanunları bilip tanıyarak insan iradesi altında planlı bir şekilde yönetmek imkânı yabancılaşmadan sıyrılmanın gerçekleşmesini mümkün kılacaktır. Böylece insanoğlu yabancılaşmayı yani kendi yoksullaşmasını aşarak varlığını bütün genişliği ve derinliği ile yeniden ortaya koyacaktır; bütün maddî ve manevî güçlerine ve bu güçlerin ürünlerine yeniden sahip olacaktır.

Ferdin özellikle sınıflı toplumlarda görülen kısıtlı kusurlu noksan ve sakat hayatının yerini; tam gelişmiş cemiyet hayatına egemen ve özgür insan hayatı alacaktır. Marksist düşüncede bu duruma «bütünsel insana» varmak denir. Marx gençlik eserlerinde tarihî gelişmenin amacını «bütünsel insana» ulaşma olarak görüyordu. Yabancılaşma kavramı marksist düşüncenin bir hümanizma olmasını sağlayan kavramdır. Bu kavram köklerini ekonominin ve tarihin tesbitinden alarak ahlâkî bir görüşe yönelir; insan hayatının mükemmel ve mesut bir hale gelişinin şartlarını ve bu şartlara ulaşmak için yapılması gereken eylemi açıklar.

Ekonomik ürünlerin yabancılaşması gibi din ve felsefe alanında da insanın gerçek varlığının soyut fikirler halinde yabancılaşmaya uğradığını görüyoruz.

Din insana has olan yaratıcılığın tanrıda görülmesi ona atfedilmesidir. Aslında yaratıcı varlık insanoğlu olduğu halde tanrının insanoğlunu yarattığı düşünülmektedir;böylece insana ait özellikler onun dışında bulunan bağımsız bir varlıkta var gibi görünmektedir; bu varlık ezelî ve ebedî her şeye gücü yeten ve evrenin dışında bulunan bir yaratıcı olarak düşünülmektedir. Tıpkı bunun gibi filozoflar da insana ve faaliyetine has olan özellikleri ele alarak soyutlamakta genelleştirmekte ve bağımsız varlıklar haline sokmakta; bütün evreni ve insanoğlunun hayatını bu varlıkla açıklamaktadırlar.Meselâ filozoflar insanın bilincini ve taşıdığı özellikleri soyutlayarak tanrısal bir bilinç ya da düşünce kavramına varırlar. Oysa bilinç insanın bilincidir; onun bir özelliğidir.

Bu özellikinsanın dışında ve bağımsız bir varlık gibi düşünülemez.Ama filozoflar bilinci soyutlayıp bağımsız bir varlık gibi düşünerek onu bütün varlığın ve insanın yaratıcısı kaynağı haline getirirler. İdealist felsefelerin bütün varlığın temelinde gördükleri ve bilinçdüşünce ya da ruh dedikleri şey işte bu şekilde soyutlanmış hayalî bir kavramdıryani bir yabancılaşmadır. Marxkendisine kadarki felsefeleri bu açıdan eleştirerek ve reddederek kendi düşüncesini ve metodunu ortaya koyar. Bu yöntem maddeci diyalektik metottur.

Demek ki Marx eski felsefelerin yerine klasik anlamda bir «yeni felsefe» koymuş değildir; yukarda açıkladığımız esas ilkelere dayanan bir eleştirme ve araştırma metodu koymuştur.
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Etiketler
bakımından, marksizm, nedir, yabancılaşma

Seçenekler
Stil

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB kodu Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Açık

Forum Jump


Tüm Zamanlar GMT Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 12:31.


Search Engine Optimisation provided by DragonByte SEO v2.0.36 (Lite) - vBulletin Mods & Addons Copyright © 2024 DragonByte Technologies Ltd.