Kaderimizi Kendimiz mi Belirliyoruz?
Kaderimizi Kendimiz mi Belirliyoruz? Son yıllarda kişisel gelişim alanını saran kuantum düşünce teknikleri, evrene enerji gönderme yöntemleri sayesinde herkes eskiye göre daha stresli. Birilerinin insanlara, her şeyi etkileyebilme ve değiştirebilme gücüne sahip olduklarını söylemelerinden ve buna inanmalarını sağlamalarından olsa gerek. Oysa eskiden ne güzel, kaderde yokmuş deyip huzurlu rahat yaşamaya devam edilirdi. Şimdikilerin dediği gibi tek mesul insan değildi. Gerekenler yapıldığı halde yaşanan başarısızlık da başarılı olmak kadar doğaldı; çünkü insanın gücü bir yere kadardı. Herkes kendisine özel bir kader planı içinde yaşadığından işler hep bu yönde gelişirdi, öyle değil mi? Doğrusu da bu zaten. Bütün ipler insanın elinde değildir. Aksini düşünmek insanı tanrılaştırma basiretsizliğine düşmekle birdir. Doğumunuz ve ölümünüz elinizde değilken, bebekliğiniz ve çocukluğunuz sizin kontrolünüzde değilken, nasıl olur da yetişkinlik döneminde ani bire her şey size bağlı hale gelir? Biraz mantıklı düşünün ve bunu sorgulayın. Bugün varsanız ve yaşıyorsanız ezelde planlandığınız içindir. Ezelde önce ışık bedende yaratılan, sonra enerji bedene kavuşan ve son olarak vücut bulan bütün canlılar yaratılış sırasına göre kainatta yerini alıp, süresi dolunca da yine ilk yaratıldığı yere art dönmektedir. Her şey ilahi bir planın parçası olarak vardır ve var olmaya devam edecektir. Kimin çocuğu olarak dünyaya geleceğiniz, hangi işi yapacağınız, kiminle evleneceğiniz, ebeveyn veya baba olup olmayacağınız, hastalık yaşayıp yaşamayacağınız, varlıklı mi fukara mi olacağınız vs. gibi ömrünüz boyunca olup bitecek her şey tek tek levh-i mahfuzunuzda yazılıdır. Kaderiniz bunun dışında gelişmez, gelişemez. Mutasavvıflar tarafından değişenin, kaderi yaşama biçimi olduğu söylenmektedir. Şimdi bu noktada akla gelen ilk düşünceler “O vakit hiçbir şey yapmaya gerek yok, nasılsa her şey belli, oturup bekleyelim” şeklindedir ki, bunlar yaşadığını inkar etmenin alametidir. Anlaşılması gereken bu değildir. Çünkü kaderi insanın çabasına bağlı kılınmıştır. Siz bu dünyaya aklınızı kullanmak, çalışmak, yaşamak için geldiniz, getirildiniz; ölü gibi beklemek için değil. Size düşen kendinizi, hayatı, kainatı, yaratılışı, yaratıcıyı keşfetmektir. Sorumluluk duygusuyla çalışmak, enerjinizi düşüne taşına evrene göndermek yerine işe akıtmak, yorulmak ve elde edilen sonuç neyse ona razı olmaktır. Bütün gücünüzle çabaladıktan sonra razı olmayı bilmektir. Çünkü sizin için ezelde takdir edilen neyse birtakım işlerin sonunda ve hayatınızın genelinde ancak ona ulaşabilirsiniz, ne daha azına ne de daha fazlasına. Güç, denetim sizde değildir. Hepsi Allah’tadır. Bunu bilmek ve bu bilginin ışığında yaşamak her vakit ihtiyacınız olan gücü bulmanızı ve huzurlu yaşamanızı sağlayacaktır. Bir kaderiniz olduğu gerçeğinden uzaklaşarak kendinize yüklenmeyi bırakın. alıntı
|