Forumbulteni.Com     forum  

Geri Git   Forumbulteni.Com > >
Yardım Topluluk Ajanda Bugünki Mesajlar Ara

Cevapla
 
Seçenekler Stil
  #1  
Alt 10.Nisan.2019, 19:11
Belinda Belinda isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Moderator
 
Üyelik tarihi: 14.Ocak.2019
Mesajlar: 272
Standart Zihin Felsefesi

Zihin Felsefesi

En umumi anlamda, zihnin özünü, doğasını, varoluşunu, kapsamını ve içeriğini araştıran; zihnin dünyayla ilişkisinin nasıl kurulduğunu, zihnin kendi dışındaki nesnelerle ilişkiye nasıl geçtiğini temellendiren;

"anımsama", "anlama", "acı çekme" gibi zihinle bir biçimde ilişkisi olan birtakım yaşantıları ya da zihin durumlarını inceleyen;

zihin durumlarının ya da bilinç yaşantılarının birbirleriyle olan ilişkilerini olduğu denli, zihinler arasındaki ilişkileri ya da zihnin başka zihinler ile olan ilişkisini de çözümleyen;

zihin ile gövde arasındaki ilişkiyi kimileyin zihin-beden ayrımını olurlayarak, kimileyin de zihin-beden ayrımını olumsuzlayarak temellendiren;

kişinin kendi zihnine ya da bir başkasının zihnine ilişkin bilgisinin sınırlarını ve koşullarını soruşturan;

"iç dünya/dış dünya" ya da "zihin/zihindışı" gibi birtakım esas ayrımların dayanaklarım ve felsefı bakımdan geçerliliklerini sorgulayan;

"amaçli eylem", "yönelmişlik", "özel deneyim" gibi doğrudan zihnin işleyişini belirlediği. düşünülen esas görüngülerin anlamlarını çözümleyen;

zihin ile zihinsel etkinliğin insan varoluşundaki yerini bütün yönleriyle dizgeli bir biçimde ele saha felsefe dalı.

Zihin felsefesi deyişiyle dile getirilen araştırma alanı, genellikle İngilizce konuşulan ülkelerin çözümleyici felsefe geleneğinde belli bir mesele kümesine yoğunlaşmış araştırma alanını niteler. Buna karşı Alman felsefe geleneğinde aynı mesele kümesini ele saha araştırma alam için "Felsefece Ruhbilim" anlamına gelen Philosophische Psycologie deyişi kullanılmaktadır.. Kimileyin bu adlandırma farklılığı, İngilizce'deki "zihin" anlamına gelen mind sözcüğünü öteki Avrupa dillerinde tam karşılayan bir sözcüğün olmayışıyla açıklanmaktadır. Bununla beraber alanın adlandırılmasında baş gösteren bu deyiş farklılığının çok daha derin içerimleri bulunduğu, her iki deyişin de kendi yaklaşımlarından ileri gelen birtakım özel sayıltılarca belirlenmiş olduğu üstünden atlanamayacak bir gerçektir.

Zihin felsefesi özerk bir felsefe alanı olarak, insan davranışları ile zihinsel olayları çoğunluk deneysel bilimlerin yöntemlerini kullanarak açıklamaya çalişan ruhbilimden özellikle ayrı tutulmalidır. Ruhbilim duyu organlarınca gözlemlenebildiği kadarıyla zihinsel olayları açıklamaya çalışırken, zihin felsefesi daha çok deneyde kendini açığa vurmayan konulan kavramsal çözümleme yoluyla temellendirme uğraşı içindedir.

Bu anlamda bir ruhbilimci algı sorunu bağlamında algı bozukluklarını, algı yanılmalarını, değişik algı türlerini anlamaya yönelik araştırma yaparken, zihin felsefecisi "Algı nedir?", "Algının kaynağı var mıdır, varsa nedir?", "Algı nasıl olanaklıdır?" gibi soruların ışığı altında algının özünü kavramayı amaçlayan felsefi çözümlemelerle araştırmasını yürütür. Bu nedenle zihin felsefecisi ruhbilimcinin yaptığı gibi gözle görülebilir vaziyet ve olaylar üzerine "örnekolay çalışmaları" yapmakla yetinmez. Ruhbilimcinin baştan sorgulamak- sızın benimsediği bütün kavramlar da iç eldeki bütün verileri tek tek eleştirel bir gözle felsefe süzgecinden geçirir.

Zihin felsefesinin tarihine kabaca bakıldığında, çok uzun bir süre boyunca filozofların zihin felsefesinin en esas sorularına zihin ile gövde ayrımı doğrultusunda temellendirilmiş "ikici" bir soruşturma çerçevesi içinde kalarak yanıt aradıkları görülmektedir. "Zihinsel" olanın özce "fıziksel" olandan ayrı olduğunun evetlenmesi anlamına gelen bu ayrım, zihin bütün işleyişi ve içeriğiyle beraber ancak zihin ile gövde arasındaki nedensel ilişkilerin doyurucu bir biçimde çözümlenmesiyle kavranabileceği düşüncesi üstüne yapı edilmiştir. Bu anlamda zihin ile gövde arasında yapılan bu ayrımın mimarı Descartes 'ın zihin felsefesinin özerk bir dal olarak kurulmasında son radde önemli bir payı vardır. Zihin felsefesinin Descartes ile beraber modem felsefe döneminde ortaya çıkan bir felsefe dali olması gerçeği göz önünde bulundurulacak olursa, zihin felsefesinin ana sorunlarının derhal tamamının daha önceleri metafizik, varlıkbilgisi, bilgikuramı gibi geleneksel felsefe dalları alanında soruşturuldukları söylenebilir.

Bunun yanında çağdaş felsefeyle beraber felsefenin sözdağarına geçmişte taşıdıklarının çok ötesinde bir önemle giren "ben", "zihin ile gövde ikiliği", "bilinç" gibi bir- takım kavramlar üstüne yapılan tartışmalar zihin felsefesinin gelişiminde son radde etkili olmuşlardır.

Günümüzde "zihinsel" nitelemesiyle tanımlanan acı, kaygı, neşe gibi duygular, sevgi ile nefret gibi romantik yaşantılar, duyu organlarımız yoluyla edindiğimiz bütün algılar, en soyutundan bütün düşünceler zihin felsefesinin esas araştırma konuları olarak görülmektedir. Descartes 'a göre, bu uzun listede yer saha bütün bu konuların "zihinsel" niteleciyle tanımlanabilmelerini olanaktı kılan ortak özellik, hepsinin de birinci tekil kişinin yaşantısına verili ya da sunulu olmalarıdır. Buna göre, bir düşünenden, bir duyandan, bir algılayandan bağımsız ne bir düşünce, ne bir duygu, ne de bir algı. olanaklıdır. Ne var ki Descartes 'a göre bu esas betimleme kişinin bilincinin dışındaki kendilikler bir ağaç, bir kaya ya da bir masa için geçerli değildir. Dış dünyada varolan varlıklar ile bu varlikların deneyime ya da yaşantıya sunulmuş biçimleri arasında özce esas bir ayrılık söz konusudur. Descartes 'ın bu yolla "içsel" ile "dışsal" arasında yaptığı ayrım, "zihinsel" adıyla anılan bir Felsefe kategorisinin doğmasına yol açtığı gibi zibin felsefesinia i1k temellerini de atmıştır.

Özünde Descartesçı temeller üstüne yapı edilmiş bulunan zihin felsefesinin ana sorunlarından birini olusturan zihnin doğası, tekrar Descartesçı felsefe terimcesinin bir başka önemli terimi zihin-beden ikiliğine art götürülebilir. Zihin-beden sorunu mesele olmaktalığını büyük ölçüde Descartes'ın iç ile dış arasında kurduğu metafızik ikiliğe borçludur. Zihin ile bedenin özünde birbirinden iki ayrı töz olduğunu ileri süren bu ikilikçi yaklaşım, aradan geçen üç yüz yılla beraber kendisine pek bir yandaş bulamamış ve felsefı değerinden çok şey yitirmiştir. Nitekim Malebranche ile Berkeley tarafından savunulan "öznel idealizm" anlayışında maddenin varlığının toptan reddediliyor olması, ikiliğin bir yanını oluşturan bedenin de temellendirilemez olduğu anlamına geliyordu.

XX. yüzyılda ağırlıklarını iyiden iyiye duyumsatan "dilci", "görüngübilimsel", "post-yapısalcı" düşüncelerin etkisiyle pek çok kavramsal ayrım gibi zihin ile gövde arasında yapılan geleneksel ayrım da geçerliliğini büyük ölçüde yitirmiştir. Söz konusu ayrımın savunulur bir yanı olmaması bir yana, gerek kavrayışımızın işleyişini gerekse de yaşam akışımızı bozan son radde büyük yanlışlara imkan tanıdığının felsetecilerce olurlanması, zihin felsefesinin yerleşik soruşturma çerçevesinin hepten başkalaşması gibi çok önemli bir sonuç doğurmuştur.
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Etiketler
felsefesi, zihin


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB kodu Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Açık

Forum Jump


Tüm Zamanlar GMT Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 18:34.


mersin escort alanya eskort