![]() |
![]() |
#1
|
|||
|
|||
![]()
Fındık kabuğu misali...
Küçük Dünya Kuramı, küçücük dünyamızda hastalıkların nasıl yayıldığından küreselleşmeye kadar pek çok olguyu açıklıyor. Yılbaşı partisindesiniz... Yeni tanıştığınız biriyle koyu bir sohbete daldınız. Mevzu, bahis öyle bir yere geldi ki, ortak bir arkadaşınızın ya da meslektaşınızın olduğunu keşfettiniz. Böyle bir durumda kişi önce gülümser ve ardından istikbal anlatım çoğunlukla aynıdır: "Eee, dünya küçük!.." Aslında, dünya iri bir yer. Çoğumuz, zamanımızın büyük kısmını küçük durumlara kısılmış olarak geçirsek de, "küçük dünya etkisi", şaşırtıcı sıklıkla her yerde karşımıza çıkıveriyor. Bilim insanları, yıllarca bunun bir rastlantı olduğunu düşündüler. Ancak, artık vaziyet farklı; çünkü bu etki, bilimin en rağbet gören konularından biri haline geldi. Fizikçilerden ekonomistlere, farklı alanlarda çalışan araştırmacılar konuyu çok ciddiye alıyorlar. Bu etkinin nedeni ve sonuçlarını anlamaya yönelik çalışmalar, yepyeni bir bilimsel araştırma alanı doğurdu: Hastalıkların yayılmasından küreselleşmeye, çok sayıda mevzu, bahis başlığını açıklamakta kullanılan "Küçük Dünya Kuramı". Kuramın ortaya çıkışı, pek çok disiplinlerarası alanı ilgilendiren bu kapsamlı fikrin, yıllarca ve bir türlü nasıl geliştirilemediğini de ortaya koyuyor. Küçük Dünya Kuramı'nın temeli karmaşık matematik bilgileri ve bilgisayar bilimine dayanmasına karşın, kapsamlı uygulama alanı hep toplumsal bilimlerdi. Ancak, akademik disiplinleri birbirinden ayıran engeller yıkıldıkça, Küçük Dünya Kuramı'nın da şansı açıldı. "Küçük dünya etkisi", kalabalık toplantılarda yüzlerce yıldır gözlenmesine karşın, araştırmacılar köklerini, ancak 1950'li yıllarda kazmaya başladılar. Chicago Üniversitesi'nden matematikçi iken toplumbilime yönelen Anatol Rapoport ve meslektaşları, toplumu bireylerden oluşan birleşik etkileşim ağı olarak gördüler. Üstelik, bireyler birbirlerine rasgele bağlarla bağlanmışlardı. Bazı kısa bağlar sayesinde, "topluluk" denen kısıtlı öbekler halinde gruplaşıyorlardı (örneğin aile, soy, iş çevresi). Bazı bağlarsa nispeten uzundu, tıpkı Türk toplumu gibi. Rapoport'la meslektaşları, bu ilişki bağlarının rasgele doğasının, meydana getirdikleri suni cemiyet modellerinin yapısında büyük farklılıklara yol açtığını buldular. Bağları oluşturan rastlantısallık daha az olduğunda, toplum, başka yerlerdeki halklarla ilişiği olmayan yalıtılmış topluluklara bölünme eğilimi gösteriyordu. |