Forumbulteni.Com     forum  

Geri Git   Forumbulteni.Com > >
Yardım Topluluk Ajanda Bugünki Mesajlar Ara

Cevapla
 
Seçenekler Stil
  #1  
Alt 10.Nisan.2019, 19:43
Belinda Belinda isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Moderator
 
Üyelik tarihi: 14.Ocak.2019
Mesajlar: 272
Standart İnkar Psikolojisi

Kâinattaki muhteşem âhenk, mükemmel nizam; başdöndürücü güzelliğiyle Yüce Yaratıcı'yı göstermekte... Rüyalarına dahi yalanın, aldatmanın girmediği, gerçeğin temsilcisi bütün peygamberler, doğruluklarıyla, ellerindeki binlerce mucizeyle tarih boyunca tevhidi haykırmakta... Herbir vicdan -tamamıyla paslanıp mühürlenmemiş ise- Allah'ın varlığına ve birliğine şahitlik etmektedir. Evet, kâinat bir dil kesilmiş O'nu anlatıyor, O'nu haykırıyorken, varlık her köşesiyle ayan-beyan O'nun varlığını ispat eden delillerle dolu iken, nasıl oluyor da bazı insanlar inkâr bataklığına saplanabiliyor?
Cevap olarak birçok neden zikredilebilir. Ancak biz burada, sadece psikolojik saiklerden bir-ikisini ele almak istiyoruz. Çünkü inançsızlığa saplanan insanların birçoğunda oluşan inkâr düşüncesi, zannedildiği gibi, aklî, mantıkî, ilmî bir tavırdan değil; hissî bir hâlet-i ruhîyeden kaynaklanmaktadır. Şimdi bu saiklerden birkaçını özetlemeye çalışalım:

Israrla İşlenen Günahlar


Çağın mütefekkiri, bu hususu: "Her günahta, inkâra giden bir yol vardır."1 vecizesiyle anlatır. Yani herbir günah, insanı inkâra götürecek potansiyel tehlike konumundadır. Hele bir de bu günah, ısrarla ve inatla devam ettirilir ise, insan uçurumun kenarına yaklaşmış demektir.

İnsanın iç dünyasının şerhedildiği eserlerde, bu sürüklenme, müşahhas misâllerle adım adım gözler önüne serilir. Meselâ denir; farz namazını ihmal eden bir kişiyi ele alacak olursak, bu adam, iş yerinde ihmal ettiği bir vazifesi yüzünden âmirinden azar işitiyor ve bundan üzüntü duyuyor. Halbuki aynı kişi, günde beş kere minarelerden bütün halka ilân edilen Sultanlar Sultanı'nın emrine karşı kayıtsız kalıyor, böyle büyük bir vazifeyi ihmal ediyor. Sonra zihninde bu durumun mukayesesini yapıyor: "Küçük bir ihmalden dolayı böyle bir azar işittim. Halbuki ben büyük bir vazifeyi, nicedir ihmal edip duruyorum. Elbette bunun cezası büyük olmalı ve ben çetin bir azapla karşı karşıya kalacağım." Bu sıkıntılı ruh hali içinde, diliyle anlatım etmese de gizliden gizliye kalbinin derinliklerinde şöyle bir istek oluşur: "Keşke böyle bir kulluk vazifesi olmasaydı." İnsanın iç âleminde yaşadığı hissî değişim, bu haliyle kalmaz. Sonra, açıkça dile getirilmese de, kulluk vazifesinin olmaması arzusundan kaynaklanan, ulûhiyete karşı kalbin derinliklerinde bir düşmanlık hissi uyanır. Bu his de inkâr arzusuna kaynaklık eder. İşte böyle bir durumda iken, Cenab-ı Hakk'ın varlığına dair bir şüphe o insanın kalbine gelse, kesin bir delilmiş gibi ona yapışmaya meyleder. Böylece o kişi için büyük bir helâket kapısı açılır ve o kişi inkâra sürüklenip gider.

Dikkat edildiğinde görülecektir ki, bu psikolojideki bir insan, başlangıç itibariyle aklına takılan bir problemden hareketle inkâra kalkışmıyor; hesap vereceği bir makamın olmamasını istek ediyor. Sonra bu arzusunu inanç haline getiriyor. Daha sonra bu arzusunu destekler gibi görünen bazı kuruntulara, delilmiş gibi sarılıyor.. ve neticede o kişi girdaba kapılmış bir nesne gibi vehim girdabı içinde boğulup gidiyor.

Israrla işlenen günahların, insanı inkâra götüren bir yol olmasının diğer bir sebebi de, o günahlara karşı oluşan "bağımlılık" duygusudur. Bu vaziyet da şöyle açıklama edilmektedir: "Allah'a karşı isyanın, günahkârlığın mahiyetinde -bilhassa devam ederse- inkâr tohumu vardır. Çünkü, isyana devam eden kişi, onu kabullenir. Sonra ona müptelâ olur. Yani o günaha bağımlı hale gelir, âdeta onun esiri olur. Öyle ki artık o günahın terkine imkân bulamayacak hale gelir. Sonra o isyanın cezayı gerektirmemesini arzulamaya başlar. Bu hâl böyle devam ettikçe inkâr tohumu yeşillenmeye durur. En son gerek cezayı, gerek adâletin gerçekleşeceği ceza yurdunu inkâra neden olur. Şayet hesap gününü inkâr eden çok cılız, kanıt görünümünde bir vehimle karşılaşsa, o vehmi iri bir kanıt sayar. En son işlediği günahlara pişman olmayıp, o günahları terk etmezse kalbi kararmaya, paslanmaya tutulur ve o kişi böylece mahvolur gider.

Benlik İddiası veya Büyüklük Kompleksi


Mü'min suresindeki şu âyet-i kerime kişilik iddiasının insanı nasıl inkâra sürüklediğine işaret etmektedir: "Kendilerine ulaşan hiçbir kanıt olmaksızın Allah'ın âyetleri hakkında ileri-geri tartışanların içinde olan duygu, büyüklük kompleksinden başka bir şey değildir. Sen onların şerrinden Allah'a sığın. Çünkü O her şeyi tam mânâsıyla işitir ve bilir."3 Görüldüğü üzere, Allah'ın âyetleri hakkında ileri-geri konuşma herhangi bir delile, yani akla, mantığa, ilme dayandırılmamaktadır. Asıl saik, büyüklük kompleksidir. Yani kişilik iddiası ve başkasına boyun eğmeme arzusu insanı Allah'ın âyetleri hakkında ileri-geri konuşmaya götüren, temel sevkedici unsurdur. Bu âyetin tefsirine kapı aralayacak şu tespitler ne kadar dikkat çekici ve ne kadar ürperticidir: "Benlik davasından kaynaklanan 'gizli şirk' katılaştığı vakit esbâb şirkine inkılâp eder. Bu da devam ederse inançsızlığa dönüşür. Bu dahi devam ederse, insan ta'tile, yani varlığın bir yaratıcısı olmadığı zannına kapılır gider."4

Konuyu biraz daha açmak için insanı daha yakından analiz etmemiz gerekiyor: "İnsan, yaratılışı itibariyle nefsini sever. Hattâ denebilir ki, her şeyden daha çok ve her şeyden öncelikli olarak yalnız nefsini sever. Başka her şeyi nefsine feda eder. Mâbuda lâyık bir tarzda, o ölçüde nefsini över. Mâbuda lâyık bir kusursuzluk ve mükemmellik bakış açısıyla nefsini bütün ayıp, kusur ve eksikliklerden ırak görür, hiçbir hata ve kusuru nefsine lâyık görmez. Tapar derecesinde onu müdafaa eder. Hattâ kendisine armağan edilen ve gerçek ibadet edilecek Zât'ı hamd ve tesbih için verilen donanım ve kabiliyetleri bile, kendi nefsi için kullanarak, nefsini âdeta ilâh edinir. Meselâ lütûflar, ihsanlar, bilim kabiliyeti gibi kendisine bahşedilen hediyeleri kendi nefsine mal eder. Bütün bunların gerçek sahibinin kendisi olmasını istek fiyat ve zamanla bu temennisini inanç haline getirir. Halbuki her şeyin gerçek sahibi Yüce Allah'tır. Bencillik nöbetlerine tutulmuş insan, daha sonra bu yetenek ve donanımların gerçek sahibi Allah (cc)'ı -hâşâ- rakip olarak görmeye başlar. Sonra Cenâb-ı Hakk'ın verdiği nimetlerin, O'ndan olduğu gerçeğini sözle, davranışla ve kalben örtmek, gizlemek ister ki, bu da insanın inkâra sürüklenip gitmesi demektir."5

Bu tespitlerden de anlaşılacağı üzere, bu psikolojideki insan bir delile, aklî, mantıkî, ilmî bir veriye dayanarak inkâra kalkışmıyor. Her şeyi nefsine mal etme gibi bencilce ve büyüklük kompleksinden kaynaklanan hissî bir sâikle, kendini helâk edecek bir sürece sokmuş oluyor.
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Etiketler
psikolojisi, İnkar


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB kodu Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Açık

Forum Jump


Tüm Zamanlar GMT Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 21:08.


mersin escort alanya eskort