![]() |
![]() |
#1
|
|||
|
|||
![]()
Yönetmenliğini Clint Eastwood'un yaptığı "Gran Torino" kısaca; 1972 model Ford Gran Torino sahibi, Kore gazisi, ırkçı denebilecek derecede milliyetçi yapayalnız bir yaşlı olan Walt'u anlatmaktadır. Karısının ölümünden sonra, iki oğlu da kendisiyle ilgilenmemektedir zira Walt'ın insanlarla ilişkisi hiç bir vakit iyi olmamıştır. Walt sayılı günlerini geçirirken yan komşuları Hmong ların (Tayland'lı göçmenler) varlığından rahatsızlık duymaktadır. Bir süre sonra Walt ile yeni yetme Thao ve Sue arasında dostluk bağı oluşacaktır. Bu dostluk, huysuz ve ırkçı ihtiyarın hayata, insanlara, yaşama dair bakışını değitirecektir..
"Gran Torino" Clint Eastwood'un gittikçe artan veriminin meyvelerini toplayan, ırkçılık, önyargı, hoşgörü ve dayanışma kavramlarını kendi bakışıyla önümüze sunan, olgunluk dönemi ürünlerinden. Filmin en büyük avantajı, merkezini oluşturan Walt Kowalski karakterini daha ilk saniyeden çözümlemeye başlamasıdır. Karısının cenazesinde çocuklarının ağzından ne kadar huysuz olduğu anlatılırken, diğer tarafta ruhsuz yetiştirilmiş torunları saygısızlığı son raddeye kadar götürürler. Yeni yetme torun Ashley (Dreama Walker), öldüğünde kanepesini kime bırakacağını sorar, kendi odasında güzel duracaktır. Ailesiyle arasının olmadığını gördüğümüz Kowalski, koyu bir muhafazakar ve ırkçıdır da. Amerikan arabası kullanmayan oğluna saygı duymazken, kendisi 72 model Gran Torino'sunu ilk çıktığı gün almıştır. Yan komşuları "çekik gözlüler"den de muzdariptir, 50 yıl önce Kore'de savaşmış ve yeteri kadarını zaten öldürmüştür. Hal bu iken, yan komşunun genç oğlu Thao (Bee Vang) ile "diğerleri"ni tanımaya başlarız. Müttefiki ABD'nin çekilmesiyle toplu katliama uğrayan "Hmonglar" (Tayland kökenli Asyalılar) bu ülkeye akın etmiş ve çabuk ahenk sağlamışlardır: Kızlar üniversiteye giderken, erkekler hapsi boylamaktadır. Zencilerin yaşadığı izolasyondan çok da farklı değildir durum. Thao, çete mensubu kuzenleri tarafından taciz edilirken (bahçıvanlık gibi "kız işleri" yapmaktadır), kendisine model alacağı bir büyüğü de yoktur. Çete tarafından yan komşu Kowalski'nin Gran Torino'sunu çalmaya teşvik edilir. Beceremez ve Kowalski tarafından basılır. Ertesinde, kuzenleri Walt'un bahçesinde Thao'yu tartaklarken silahına sarılır ve komşularını kurtarır. İstediği rahat bırakılmaktır, çekik gözlülere saygı duyduğu falan yoktur. Ama olaylar farklı yönde gelişir ve minnetlerini belli etmek için bir dolu hediyeyle kapısında bitiverirler. Walt'un önyargısını kıran, zenci mahallesinde tırsak sevgilisiyle kapana kısılan Sue'nun (Ahney Her) kendine olan güveni ve cesaretidir. Genç kızı korumak için yine kahramanlığa soyunur ve ilk sohbette birbirlerine ısınırlar. Sağlığı iyi durumda olmayan Walt, ailesinden gereken ilgiyi görmezken, Uzak Doğulu komşuları tarafından bir kahraman olarak el üstünde tutulmaya başlar. Yemeklerine katılır, kendi kilisesinin papazına açılmadığı sorunlarıyla ailenin şamanıyla konuşarak yüzleşir. Peder Janovich (Christopher Carley) de Walt'un merhum eşine "kocasına günah çıkartmak" sözü vermiş, bu süreçte Walt ile yakınlaşan, 27 yaşında bir toydur. Ölüm ve yaşam arasındaki ince çizgiyi sürekli tartışan ikili, Walt'un ölümün sancılı ama kurtuluşunun huzurlu olduğu yönündeki savının filmin finaline damgasını vurmasıyla hikayenin de altını örerler. Film aynı zamanda Eastwood'un filmografisi içinde en yüksel açılış rakamını yakalayan yapım oldu. Gişede haftanın 10 filmi şöyle: 1. Gran Torino $29 million. 2. Bride Wars $21.5 million. 3. The Unborn $21.1 million. 4. Marley & Me $11.4 million. 5. The Curious Case of Benjamin Button $9.4 million. 6. Bedtime Stories $8.6 million. 7. Valkyrie $6.7 million. 8. Yes Man $6.2 million. 9. Not Easily Broken $5.6 million. 10. Seven Pounds $3.9 million. Eastwood'un daha önce yakaladığı en yüksek açılış rakamı 18 milyon dolarla Space Cowboys'a aitti. Gran Torino filminin foto galerisi için tıklayınız |