Tanrıların ve kahramanların doğal tarihi
Tanrıların ve kahramanların doğal tarihi YENİ BİR BİLİMİN ÇİZGİLERİ Bütün dünya mitolojilerinin karşılaştırmalı incelemesi, insanlığın kültürel tarihini bir bütün olarak ele almaya bizi zorlamaktadır. Ateşin çalmışı, tufan, ölüler ülkesi, ******nin doğurması ve dinlen kahraman gibi temalar bütün dünyaya yayılmıştır ve her yerde yeni yeni bileşimler içinde görünürler; halbuki ki kaleydoskop içindeki parçalar gibi, yalnızca belli sayıda ve hep aynıdırlar. Kendi geleneksel tapmaklarında gözleri kapalı secde edenler, başkalarının ayinlerine ince eleyip sık dokuyarak ve küçümseyerek yaklaşırlar. Dürüst bir karşılaştırma hepsinin aynı mitolojik motiflerle örüldüğünü derhal ortaya koyar. Bu motifler, mahalli gereksinimlere göre değişen biçimlerde seçilmiş, örgütlenmiş, yorumlanmış ve ritleşmiştir; ama dünyadaki her cemiyet tararından da saygıyla karşılanırlar. Burada, tarihsel olduğu kadar etkileyici bir psikolojik mesele da ortaya çıkıyor. İnsan, görüldüğü gibi, umumi mitsel kalıtımların düzenlemesi olmadan evrendeki yaşamını sürdüremiyor. Aslında, insanın kendi yaşamının doluluğunun, mantıklı düşüncesiyledeğil kendi mahalli mitolojisinin derinliği ve genişliğiyle doğrudan orantılı olarak oluştuğu görülüyor. SÜMERLER Gelecekteki uygarlıkların tarihi için müjdeleyici ve anlamlı bir gelişim aynı dönemin (tö y. 4000) son bölümünde yaşandı. Köylü yerleşimleri pazar şehri ölçeğini ve işlevini kazanmayabaşladı ve kültür güneye Mezopotamya ırmaklarının çamurlu düzlüklerine doğru yayıldı. Gizemli Sümer ırkının tarih sahnesinde göründüğü dönem de budur. Kızgın Dicle ve Fırat deltalarında Ur, Kiş, Lagaş, Eridu, Sippar, Şuruppak, Nippur ve Ereç kral kentleri kurulmaya başlandı. Tek doğal kaynak çamur ve kamıştı. Ağaç ve taşırı kuzeyden getirilmesi gerekiyordu. Çok geçmeden küçük bakır boncuklar da dışalım içinde yer almaya başladı, metal çağı başlamak üzereydi. Fakat çamur verimliydi, verimlilik yıllık olarak tazeleniyordu. Aynca çamura güneşte kurutup tuğla biçimi verilebiliyordu, tarihte tuğlanın ilk kez ortaya çıkışıydı bu ve yine dünya tarihinde ilk kez tuğladan tapınaklar inşa ediliyordu. Tapınakların tipik formu gayet iyi bilinmektedir, en eski şekliyle zigguratlar –yüksekçe suni tepeler-. Tepede toprak ananın göğün efendisiyle dünyayı yaratan birleşmesi ritüeli için hazırlanan mübarek oda vardı. Ve izleyen yüzyıllardan elde ettiğimiz kanıtlardan bir yargıya varabilirsek, her kentin kraliçe veya prensesi bu en eski dönemde tanrıçayla özdeşleştirildiğinden eşi kral da tanrıydı.
|