Aşkınızı Önyargıdan Nasıl Korursunuz
Aşkınızı Önyargıdan Nasıl Korursunuz Aşkınızı önyargılardan nasıl korursunuz? Beraberliklerin çok kısa sürdüğü, hızlı aşkların, hızlı evlilikleri ve boşanmaları doğurduğu günümüzde; kendimizin ve çevremizin tecrübeleri aşka ve ilişkiye önyargılı başlamamıza neden oluyor. Şimdi bu önyargılardan kurtulma zamanı BAŞARILI BiR İLİŞKİ İÇİN ÇOK SEVMEK YETERLİİlişkiye başlarken heyecan içinde mantığımızı yitiririz. Aşkın her türlü problemi çözebilecek güçte olduğunu düşünür, sevmenin anlamı üzerine çok da çok baş yormayız. Gerçekten de bir ilişkinin ayakta kalabilmesi için sadece sevginin yeterli olduğunu düşünmek, gerçek sorunları görmezden gelmek hiç akıllıca değil. Duygular, uzun vadede su yüzüne çıkan anlaşmazlıkları çözmekte yetersiz kalabilirler. Kendi haline bırakılmış, ortak projeler, fikirler ve sevinçlerle beslenmeyen bir ilişkinin ölmeye mahkum olduğunu söyleyebiliriz.Sevginin sadece körü körüne bir aşk mı yoksa aynı zamanda paylaşım, güven, proje, diyalog, heyecan ve liğin de yaşandığı bir his alışverişi mi olduğu tartışılmalı, ilişki terapisti Patriek Estrade, çift olmanın sürekli değişen, hareket geçiren ve yenilenen bir ilişki biçimi olduğunu savunurken, salt sevginin bir ilişkiyi hayatta tutamayacağını dile getiriyor. İki insanın, farklı beklentilerle ortak paydada bulunabilmesi için sevgi şart. Ayrıca ortak düşüncelerin çatısı altında da ilişki evrim geçirir ve engelleri aşar. Genellikle ilişki terapistlerinin ortak fikri:Aşkın ilişkileri tek başına ayakta tutamayacağı oluyor. İlişkileri yolunda gitmeyen ve "Biz her şeyin üstesinden geliriz çünkü birbirimizi seviyoruz" diyen çiftlere, "Aşk hiçbir şeyi çözümlemez; aksine sorun doğurur." diyorlar. Gerçekten de ilişkiler kıskançlıkların, aşırı sahiplenmenin, alışkanlıkların, iletişim problemlerinin, yanlış anlamaların, sorunların kıskacında ziyan görüyor, yıpranıyor ve tükenmeye yüz tutuyor. Aşkla, kadın-erkek ilişkileriyle ilgili yanlış bilinenleri ve önyargıları masaya yatırırken uzman psikolog ve ilişki terapistlerinin de görüş ve desteklerini almayı ihmal etmedik. MÜKEMMEL ERKEĞİ BULDUMBu cümle aşkta cicim aylarını yaşayan, tutkunun doruklarında gezinen, her şeyi toz pembe gören ve aslında birlikte olduğu kişiye değil de, kendi kafasında yarattığı mükemmel erkek imgesine aşık olan kadınlara özgüdür. Zamanla sular durulur, fırtına sona erer ve gerçekler ortaya çıkar. Yakışıklı, genç, "daha önce hiç böylesi görülmemiş" mükemmel erkek yerini, sıradan, defoları olan ve her zaman rastlanılacak türden bir erkeğe bırakır. Ünlü yazar İnci Aral bu geçiş sürecini şöyle anlatıyor: Anlar, izler, tutkular adlı tecrübe kitabında: "Aşkın gözleri kör değilse de bozuktur, iyi görmez. Bir süre sonra gözlerimiz düzelir, varsaydığımız, kendimiz için yeniden yarattığımız insanı gerçekte olduğu gibi görmeye başlarız.O zaman onun hiç de yücelttiğimiz kadar yüce, varsaydığımız kadar kusursuz ve dayanılmaz olmadığını ayrım ederiz"Aşk tükenip de yaşanan ilk şok atlatıldığında, kişinin iki seçeneği vardır. Ya idealindeki hayale ihanet etmeyecek ve sevgilisinden ayrılacak ya da karşı karşıya olduğu gerçeklerle yaşamayı deneyecek. İkinci şıkta iki kişinin de karşılıklı fedakarlık yapması, birbirini farklılıkları ve defolarıyla kabul etmesi gerekir. İşte bu aşamada karşınızdaki kişiyi değiştirmeyi asla denemeden ortak noktaları ve farklılıkları bir tartıya koymak, paylaşılan değerlerin, arzuların, projelerin, yaşam görüşünün ne kadar benzeşip benzeşmediği üzerinde düşünmek ilişkinin gelecekteki rotasını çizecektir. SEVGİLİM BENİ ASLA DİNLEMİYORÇiftlerin ilişkilerinde en çok şikayetçi oldukları konulardan biri de partnerlerinin kendilerini dinlememesi ya da yanlış anlaması. Bu vaziyet aslında ilişkinin cicim aylarında pek çok birbirini tanımayan, birbirinin hatalarını göremeyen çiftlerin ayakları yere basmaya başladığında yaşadıkları iletişim bozukluklarından kaynaklanıyor. İlk adımı sürekli karşı taraftan bekleyen, açıkça konuşmaktan kaçının, yanlış anlamalar ya da suskunluklarla aralarındaki iletişimi daha da zorlaştıran çiftlerin ilişkilerini sürdürebilmeleri çok zordur. Patrick Estrade, "Sevgilim beni asla dinlemiyor" söyleminin genellikle kadınlara özgü olduğunu ve kalıplaşmış bir önyargı olarak bilinçaltına yerleştiğim dile getiriyor. Bunu da şöyle açıklıyor: "Kadın kendini güvende hissetmek ister. Erkekse cesaretlendirilmeyi arzular. Dolayısıyla erkeğin, kadını kendini güvende hissettirecek, kollandığını gösterecek kelimeler kullanması çok önemli. Aynı şekilde kadının da erkeğiyle iletişim kurarken, ona destek veren, onu cesaretlendiren sözler kullanması çiftlerin birbirlerini daha iyi anlamalarına yardımcı olacaktır." SEVGİLİMİN GEÇMİŞİ BENİ HiÇ İLGİLENDİRMİYORSevgilinizle her ne kadar çok iyi zaman geçiriyor, çok iyi anlaşıyor ve onun ruh ikiziniz olduğuna inanıyorsanız da, kimliğinin mihenk taşlarından olan geçmişini yadsıyamazsınız. Çocukluk ve ergenlik yıllarında yaşadığı olumlu, menfi tecrübeler, ailesiyle ve eski kız arkadaşlarıyla olan ilişkisi, kısaca tüm hayatı boyunca karakterini oluşturan geçmişi bir şekilde ilişkinize yansıyacaktır. Özellikle anneleriyle çok duygulu bir ilişkileri olan erkeklerin yaşadıkları aşklarda mutlaka bu duygulu bağdan izler görmek mümkün. Anneye olan aşırı bağlılık ya da sevgiliyle annenin anlaşamaması ilişkiye ziyan verebilir. Unutulmaz aşkların varlığı da kimi ilişkiyi yıpratabilir. İlişki her ne kadar geçmişte kalsa bile, erkeğin onunla yaşadığı acı ve tatlı tecrübeler yelken açtığı yeni aşkta etkili olabilir. Kişilerin geçmişle kurdukları ilişkide ıra yapılarının önemli bir yeri olsa da, "Sevgilimin geçmişi beni ilgilendirmiyor," deyip kişisel tarihini önemsememek çok akıllıca değil. Kısaca her iki tarafın da geçmişi, aldığı eğitim ve kültür, içinde yaşadığı aile ve sosyo-ekonomik ortam yeni kurulan ilişkiyi bir şekilde etkiliyor. Kısacası yeni bir ilişkiye başlarken iki tarafın da geçmişin mirasının bilincinde olmaları gerektiğini unutmamak gerekiyor. Hatta çiftleri, ortak bir dil yaratmaya çalışan iki ayrı kültüre ve ülkeye benzetebiliriz. SEVGİLİM AYNI ZAMANDA ARKADAŞIM OLABİLİRGünümüzde artık sevgilimizle her şeyi konuşuyor, tüm dertlerimizi paylaşıyor, kısaca ona sevgili sıfatının yanı sıra arkadaş nitelemesini de yakıştırıyoruz. Oysa yapılan araştırmalar "kadın" ve "arkadaş" deyimlerinin, sevgilisi olan bir erkeğin beyninde farklı katmanlarda yer aldığını gösteriyor. Yani erkekler sevgililerini arkadaş gibi görmüyorlar. Ayrıca kadın erkek ilişkilerinin merak ve gizem üzerine kurulu olduğunu, bilinmezlikler ve sürprizlerle beslendiğini unutmayalım. Sevgilinizi en iyi arkadaşınız yerine koyup, ona hakkınızdaki her detayı anlatmaya başlarsanız, aranızdaki gizem sona erecek ve partneriniz sizinle ilgili yeni bir şeyler keşfetme arayışına girmeyecektir. Erkekler için en iyi ve en tutkulu sevgili her buluşmada kendisine yeni heyecanlar yaşatan ve bilinmeyen bir yönünü gösteren kadındır. Elbette sevgilinizle sorunlarınızı konuşabilir ya da yaşam projelerinizi paylaşabilirsiniz ama onunla dedikodu yapmak, yaptığınız alışveriş listesini göstermek ya da beklemek aranızdaki elektriği söndürebilir. Kısaca sevgilinizden aynı zamanda çok yakın arkadaşınız olmasını beklemeyin!
|