Forumbulteni.Com     forum  

Geri Git   Forumbulteni.Com > >
Yardım Topluluk Ajanda Bugünki Mesajlar Ara

Cevapla
 
Seçenekler Stil
  #1  
Alt 14.Ocak.2019, 04:47
Doroti Doroti isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Moderator
 
Üyelik tarihi: 14.Ocak.2019
Mesajlar: 628
Standart İnsanları Yönetmenin Sırrı

İnsanları Yönetmenin Sırrı Bir insana istediğimiz bir şeyi yaptırmanın bir tek yolu vardır. O da o insanda bu şeyi yapması için dilek uyandırmaktır. Bunun başka çaresi yoktur. Birisinin göğsüne tabancayı dayayarak parasını isterseniz, şüphesiz parasını çıkarıp verir. Veya işçinizi kovulmak tehdidi ile iş yapmaya zorunlu edebilirsiniz; ama bu ancak arkanızı dönene kadar devam eder. Bir işi yaptırmanın tek yolu ise istediğiniz işin size verilmesiyle mümkündür. O halde sizin istediğiniz iş ne olabilir? Yirminci yüzyılın ünlü ruhbilimcisi olan Viyanalı Sigmund Freud sizin ve benim yaptığım her işin iki şeyden oluştuğunu anlatır. Biri cinsiyet sevgisi, diğeri büyük olma isteği! Amerika'nın tanınmış filozofu Profesör John Deweey de insanın en derin isteğinin kıymet ve önem sahibi olmak isteği olduğunu söyler. Sizin istediğiniz nedir? İstediğiniz şeyler çok değildir ama bunların tatmin edilmesini istersiniz. Her insan şunları ister: 1- Sağlıklı olmak ve hayatını devam ettirmek 2- Uyumak 3- Beslenmek 4- Para kazanmak ve paranın elde edebileceği şeylere ulaşmak 5- Ölümden sonraki hayata ulaşmak 6- Cinsi ihtiyaçlarını tatmin etmek 7- Çocuklarının iyi durumda olması, 8- Önemli bir insan olmak Bütün bu istekler yerine getirilebilir ama bir tanesi çok nadiren yerine getirilebilir. Bu dilek Freud'un "büyük olma ihtiyacı" Dewey'in "Kıymet ve önem sahibi olmak" diye anlattıkları şeydir. Lincoln mektuplarının birisine şu sözle başlar: "Her insan, iltifattan hoşlanır" çok doğru. Hepimiz samimî takdiri özleriz. Samimî bir dil ile övülmekten hoşlanırız. Ama bunlarla nadiren karşılaşırız. Halbuki istek, insanın içini kemiren açlıkların, susuzlukların en şiddetlisidir. Kalbin bu açlığını ve susuzluğunu tatmin etmeyi bilen insanlar, başkalarını avuçlarının içinde tutarlar. Önemli olmak arzusu insanları hayvanlardan ayıran başlıca özelliklerden bindir. Buna örnek olarak şu olayı anlatabiliriz. Ben bir köylü çocuğu olarak yetiştim. Babam hayvan üreticiliği yapıyordu. Girdiği yarışmalarda madalyalar mükafatlar kazanırdı. Evimize konuk geldikçe, bu madalyaları misafirlere göstermekten beğeni alırdı. Hayvanlar kazandıkları bu madalyalara aldırış etmiyorlardı ama bu madalyalara babam çok önem veriyordu. Çünkü bunlar ona önemli bir insan olma hissini veriyordu. Bu "önemli kişi olmak" ateşi atalarımızın içinde olmasaydı bugünkü uygarlık olmazdı, insanlar hayvandan farksız olurdu. Önemli bir insan olmak hissi, fukara bir bakkal çırağını, evin bir kenarına atılanlar arasında bulunan hukuk kitabını okumaya sevketmişti. Bu bakkal çırağının adını duymuş olmalısınız. Lincoln. Charles Dickens'e ölümsüz eserleri yazdıran güç de aynı histi. İnsanları son moda elbiseyi giymeye, en yeni otomobili almaya, çocuklarından övünerek bahsetmeye sevkeden güç aynı his ve aynı istektir. John D. Rochfeller, bu hissi, hiç görmediği ve göremeyeceği milyonlarca fukara Çinliyi tedavi etmek için Pekin'de bir hastaneyi inşa ederek gösterdi. Dillinger, bu arzusunu bir haydut ve katil olarak ortaya koydu. Hatta polisler peşine düştükleri vakit Minnesota eyaletinde bir çiftliğe girerek: "Ben Dilinger'im" dedi. Bir numaralı kamu düşmanı olmakla adeta iftihar ediyordu. Onun için: Size dokunmayacağım, ama ben Dillinger'im" de- Rochfeller ile Dillinger arasındaki tek fark, önemli kişi olma hislerini anlatım tarzlarındadır. Bu hissi tatmin etmek için mücadele eden ünlü kişiler, tarih sayfalarına ışık ve aydınlık saçarlar. George Washington bile kendisine: "Haşmetli Birleşik Devletler Cumhurbaşkanı" denilmesini isterdi. Kristof Kolomb "Okyanus generali ve Hindistan Genel Valisi" unvanını istemişti. İmparatoriçe Büyük Katerina. "Hasmetpah İmparatoriçenin huzuruna" kelimelerini taşımayan mektupları açmazdı. Bayan Lincoln Beyazsaray'da oturduğu sırada, Bayan Grant'a bağırarak ''Ben müsaade etmeden, karşımda oturmaya nasıl cesaret ediyorsunuz?" diye bağırmıştı. Amerika'da milyonerler Kuzey kutbundaki birtakım buz kütlelerine isimlerini verdirmek için Amiral Byrd'e yardım etmişlerdi. Shakespeare bile ailesine bir logo yaptırarak ününe ün katmak istemişti. İnsanlar dikkat çekmek için kimi hastalanırlar ve bu suretle önem kazanmak isterler. Bayan Mc. Kinley, Amerika Cumhurbaşkanı olan eşine önemli devlet işlerini anlatarak onu saatlerce yatağının başucunda tutuyor, koluna dayanarak uyuyordu ve bu suretle bu hissi tatmin ediyordu. Mary Robert, önemli olmak amacıyla hastalanan bir genç kadının hikâyesini anlatmıştı: "Bir gün bu genç ve güzel kadın kimseyle evlenememişti. Yalnız yaşayacağı seneler, gözünün önünden geçiyor ve ümitsizliğe kapılıyordu. Son hastalanarak yatağa düştü, yaşlı annesi tam on yıl ona baktı. Bir gün annesi taşıdığı yükün ağırlığına dayanamayarak vefat etti. Hasta birkaç hafta sonra ayağa kalktı, giyindi ve yeniden hayata döndü." Amerikada tımarhanelerdeki akıl hastalarının sayısı, diğer bütün hastaların sayısından fazladır. Amerika'da üniversiteye giden onaltı kişiden birisi ömrünün bir kısmını tımarhanede geçirmektedir. 15 yaşından büyük olan ve Newyork'ta oturan her insanın ömrünün yedi senesini bir tımarhanede geçirme ihtimali yirmide birdir. Deli olmanın sebebi nedir? Bu kadar geniş bir soruya kimse yanıt veremez. Frengi gibi hastalıkların beyin hücrelerini tahrip ederek akıl hastalığına sebep olduğunu biliyoruz. Akıl hastalıklarının yarısı alkol, toksin veya zedelenme gibi fiziki sebeplerden ileri geliyor. Diğer yarısı ise organlarda ve akıl hücrelerinde hiç bir arıza olmayan insanların uğradıkları cinnettir. Bu insanların üzerinde yapılan bir araştırmada bunların sağlık açısından normal bir insandan hiç farklarının olmadığı göze çarpmaktadır. Acaba bu insanlar sebep çılgın oluyorlar? Bu soruyu yetkili bir kişiye sordum, kendisi bu insanların niçin delirdiklerini anlamadığını, hiç kimsenin bu mevzu, bahis hakkında kati bir şey söyleyemeyeceğini, ama çılgın olan insanlardan bir çoğunun gerçek hayatta gerçekleştiremedikleri önemli olma hissini, delilik ile tatmin ettiklerini söylemiş ve daha sonra şu hikayeyi anlatmıştı. "Bir hastam vardı, evlilik hayatı facia ile sonuçlanmıştı. Karısı sevgi istiyor, çocuk sahibi olmayı ve nüfuz sahibi olmayı istiyordu. Hayat, onun bütün ümitlerini altüst etmişti. Kocası onu sevmiyordu. Yemeklerini onunla yemiyor, sofranın başına geçiyor ve karısını kendisine hizmet etmeye zorunlu ediyordu. Karısı çocuk doğurmamış, önemli bir mevki sahibi olmamış, son delirmiş ve kendi kafasında kocasını boşamıştı. Bu gün kendisini ingiliz aristokratı ile evlenmiş kabul ediyor ve Lady Smith olarak hitap edilmesinde ısrar ediyordu. Kendisini her gece yeni bir çocuk doğurmuş kabul ediyor ve beni gördüğünde: - Hekim dün gece bir çocuğum oldu, diyor. Hayatın gerçekleri bu kadının bütün ümitlerini yok etmişti, ama delilik alemi ona bütün isteklerini tatmin eden. ona umduğu bütün düşünceleri gerçekleştirme imkanını vermişti. Facia mı? Diyeceksiniz. Bilmiyorum. Ama bu kadını tedavi eden hekim diyor ki: "Bu kadını iyileştirmek elimde olsaydı, bundan çekinirdim. Çünkü bu haliyle daha mutlu." Delilerin bir çoğu mutludur. Çünkü deliliğin zevkini sürüyorlar. Çünkü meselelerini halletmiş bulunuyorlar. İsterlerse size bir milyon dolarlık bir çek veya size dünyanın en büyük adamına hitaben bir tavsiye mektubu yazarlar. Bunlar kendi yarattıkları alem içinde özledikleri ve kendilerine vermek istedikleri ehemmiyeti bulmuşlardır. İnsanlar kendilerine vermek istedikleri ehemmiyeti tatmin için akıllarını bile kaybederek ona ulaştıklarına göre biz başkalarına karşı içten takdirlerimizi bildirerek neleri başaracağımızı tahmin edebilirsiniz. Bildiğimiz kadarıyla tarihte iki kişiye yılda bir milyon dolar ödenmişti: Walter Chrysler ve Charles Schwab. Acaba neden? Schwab çelik imalatında çok çok şey mi biliyordu. Hayır Schwab çelik hakkında kendisinden çok daha çok bilgiye sahip kimseler bulunduğunu anlattı. Ama Schwab insanların ne özlediklerini biliyordu, insanların tanınma ihtiyacını... İnsanları överek bu hissi gideriyordu Başarının sırrı nedir? Başarının sırrı Schwab'ın sözleri içinde gizlidir. Schwab'ın sözlerine uyup onlarla devinim edersek hepimizin hayatı yeni bir safhaya girer. Schwab diyor ki: "En büyük özelliğim, insanlara heyecan verebilmektir. İnsanın en önemli özelliklerini takdir ve teşvik ederim. Amirlerinin eleştirisi kadar insanların ihtiraslarını öldüren bir şey yoktur. Ben kimseyi eleştirmedim. İnsana, çalışmak için hız verilmesine inanıyorum. Onun için başkalarını övmeye bayılırım. Başkalarında kusur bulmaktan çekinirim. Bir şeyi beğendiğim vakit takdirimi belirtmekten beğeni alırım." Schwab'ın yaptığı bundan ibaret! Ama insanlar ne yapıyorlar? Bunun tam zıddını değil mi? Bir şeyi beğenmeyince eleştirirler. Beğenirlerse seslerini çıkarmazlar. Schwab diyor ki: "Hayatla olan ilgim dolayısıyla dünyanın değişik yerlerinde birçok insanla karşılaştım. Ve bunların birçoğu önemli mevkilerde bulunan insanlardı. Bu insanlar yüksek mevkide olmalarına rağmen takdir edildikleri vakit daha gayretli bir şekilde iş yapmayan bir insana rastlamadım. Carnegie, arkadaşlarını mezar taşı üzerinde de övmek istemiş ve mezar taşı için hazırladığı kitabede bile arkadaşlarını övmüştür. Samimi takdir, Rochfeller'in hayatında kazandığı başarının en önemli sırlarından birisidir. Onun ortaklarından Edward Bedford, Amerika'da yaptığı bir satış yüzünden şirkete bir milyon dolar kaybettirdiği zaman, onun bu hareketini eleştirebilirdi. Ama Rockfeller, Bedford'un elinden geleni yaptığını biliyordu. Onun için eleştiride bulunmadı. Bilâkis onu övmek için bir sebep buldu. Ve onu sermayenin yüzde altmışını kurtarmayı başardığından dolayı kutlama etti. "Bu başarı güzeldi, insan daima merdivende yukarı gitmez" demekle yetinmişti. Hepimiz çocuklarımızla, arkadaşlarımızla ve memurlarımızla beraber bulunuyoruz. Ama onlara hiç övünme payı vermiyoruz. Belki bazı okuyucularımız bu sözlerimiz karşısında "Bunlar boş sözler, sabun köpüğünden farksız şeyler, gösterişten başka bir şey değil" diyecekler. Ama riyanın açık gözlü insanlara hiçbir ziyan vermeyeceği bir gerçektir. Çünkü ikiyüzlülük çok adi ve samimiyetsiz bir şeydir. Ve bu yüzden başarısızlığa mahkumdur. Ama bazı insanların takdire karşı hissettikleri susuzluk ve açlık, onların her şeyi unutmalarına sebep olacak derecede şiddetlidir, bunlar karınları acıkan insanlar gibi otu da, kurdu da yerler. Emerson diyor ki: "Hayatta tanıdığım herkes benden üstündür. Ve bu yüzden ondan bir şey öğrenebilirim." Bu söz Emerson için doğru ise bizim için doğru olmaz mı? İnsanların iyi taraflarını düşünelim, bunları beğenelim ve takdir edelim, hatta takdirimizi belirtelim. O vakit herkes sözlerimize değer verir ve yaşadıkça onları tekrarlar, hattâ siz bu sözleri unutursanız bile onlar bu sözleri hatırlarlar.
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Etiketler
sırrı, İnsanları, yönetmenin


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB kodu Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Açık

Forum Jump


Tüm Zamanlar GMT Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 04:57.


mersin escort alanya eskort