Zihninizi Kim Kontrol Ediyor?
Zihninizi Kim Denetim Ediyor? Normal şartlarda zihnimizi kendimiz denetim ederiz. Düşünür, karar verir ve uygularız... Peki ya anormal şartlarda bu vaziyet nasıl olur? Yoğun his karmaşası sırasında zihninizin kontrolü hala sizin elinizde midir yoksa duygularınızın mı? İşte bir zen ustası ile bir okçu arasında geçen ilham verici bir konuşma... “Zihin acımasız bir efendi, ama sadık bir köledir!” Ünlü okçu, bölgenin okçuluk yarışmasını kazandıktan sonra, okçulukda çok iyi olduğu konusunda methini duyduğu Zen ustasına gider. "Bu şehrin en iyisi senmişsin, öyle dediler. Ve iyi bir okçu olmak için manastıra girmişsin. Ben bu bölgenin şampiyonuyum ama ne manastıra girdim, ne de eğitim aldım ve yine de bölgedeki en iyi okçusu olmayı başardım. Merak ediyorum; atış yapmayı öğrenmek için rahip olman lüzumlu miydi?"“Hayır” diye cevaplar rahip. Cevaptan tatmin olmayan genç okçu, okunu yaya yerleştirip uzaktaki bir kiraz ağacının üstündeki kirazı hedef alır ve tek atışta oku ile kirazı daldan aşağıya indirir. Gururla Zen ustasına döner ve gülümseyerek, “kendini yalnızca tekniğe adasaydın zamandan kazanmış olurdun, örneğin şu yaptığımı yapabileceğini hiç zannetmiyorum” der, kiraz ağacını göstererek. Zen rahip sessizce yayını alır ve yakındaki bir dağa doğru yavaş yavaş yürür. Yolda çürümüş ipleri olan eski bir köprüyle geçilebilen bir uçurum vardır. Zen ustası bu eski köprünün ortasına gider, yayını alır ve okunu yerleştirerek uçurumun ırak bölümündeki ağaca nişanlar ve hedefi vurur. Okçunun yanına art döner ve “şimdi sıra senin” der. Ünlü okçu köprünün yanına geldiğinde çürümüş iplerin kopmasından ve uçurumdan aşağıya düşmekten korkar. Uçurumdan aşağı dehşet içerisinde bakar ve o tedirginlikle yayını gerer, okunu atar. Ancak oku değil hedefi vurmayı, hedeften çok uzağına düşer. "Şimdi sorunu yine yanıtlıyorum" der Zen ustası okçuya. "Hayır, manastıra girmem lüzumlu değildi ama zihne hükmedebilme disiplini çok değerliydi. Sen elindeki ok ile çalışarak büyük bir kabiliyet sergileyebilirsin, ancak oku kullanan zihnine hükmedemezsen çok da çok ileri gidemezsin..." İnsanın geliştirebileceği en büyük beceri ve başarı kendini tanıyarak zihnine hükmedebilmesidir. "Nasıl yani! Ben zaten zihnime hükmediyorum" diyorsanız, haydi gelin bir hatırlayın; Kaç kez bir sınav veya bir konuşma öncesinde heyecandan veya korkularınızdan düşünemez, konuşamaz hale geldiniz? Ya da gün içinde yaşadığınız bir mesele ile günlerce kafanızda mücadele edip durdunuz, ne tatilinizin, ne sevdiklerinizle beraber olmanın keyfini çıkarabildiniz? Ya peki zihninizin ısrarla size taşıdığı güvensizliklerden kaç defa geçebileceğiniz köprülerden aynen art döndünüz? Zihin, dünyamızı şekillendiren, rakamlarla bile anlatım edilemeyecek kadar sayısızca düşünce ve düşünce üretir an ve an, ancak biz bunların bir kısmının farkındayızdır. Ve zihin, zamanı geldiğinde bu ürettikleri ile oynunu oynamaya başlar, atacağımız adımda kendini gösterebilmek için tüm hünerlerini ortaya koyar. Bu hünerler içinde beceri, doğru düşünme olduğu kadar güvensizlik, korkular, heyecanlar da vardır! Bakın Madam Blavatsky adıyla da tanınan Teosofi Derneği'nin kurucusu Helena Petrovna Blavatsky, zihni nasıl tanım ediyor; “Zihin acımasız bir efendi, ama sadık bir köledir.”
|