![]() |
![]() |
#1
|
|||
|
|||
![]()
Her şeyin temelinde enerji olduğu kavramında, Fizikçiler ve Metafizikçiler olarak hemfikiriz; ancak. enerjileri fizik ve metafizik olarak ayırmaya kalktığımızda, kavram kargaşaları da beraberinde geliyor. Özetle, psişik dediğimiz fizik ötesi güçler basit kabul görmüyor.
Çok kabiliyetli birisini ele alalım. bu kişinin yaratıcı gücü çok yüksek olsun. Demek ki o kişi, psişik gücü ile mantal gücünü ortaklaşa kullanarak. birbirine senkronize ederek. özdeşleşerek, bazı yaratıcı güçlerini uygulayabiliyor... Şu halde ortada bir sonuç varken, bu oluşumun nedenlerini araştırmak yerine, inkar etmek neden? Sonunda tüm olanlar bizim için yok olmaya mahkumdur. Çünkü onları terk edeceğiz. Bu ev, bu eşya nedir? Onlar. sen değer verdiğin için var. Kuantum fiziğinde ne der? "Şu anda öteki oda benim için yok" der. Sen evde yokken, bu ev yok. Sen varsan. ev de var.. Üniversitede kuantum fiziği hakkında açıklama yapılacak, birçok öğrenci ellerinde not defterleri merakla bekliyorlar. Kutunun içinde bir kedi vardır. Schrödinger sorar "Kutuda ne var?", "Kedi var." der öğrencinin biri. "Kafanı art çek, şimdi ne var" der Schrödinger ve ekler "Sen aldanıyorsun. hiçbir şey yok." der... Bunun anlamı, Ruh varlığının, yani insanın meylettiği, tezahür ettirdiği, algıladığı için her şey var, ters halde yoktur. Her ne kadar zor kabul göreceğini biliyorsak da. tekrar de bir noktayı belirtmeden geçemeyeceğiz. Eğer ruh varlığı diye nitelendirdiğimiz insanoğlu, tezahür ettirmeyi bir çeksin, durdursun. her şey değişir. Madde evreni biter... Biz buna "Varlığın imajinasyonu" diyoruz. Her şey o istediği için var. O niye istiyor? Konunun bu yanı biraz kafaları karıştıracak durumda! Evrensel yasalar böyle.. Göklere çıkardığımız bilimimizin de bugün için bir sınırı var.Bir yerden sonra bazı durumları kabullenmek zorundayız Kuantum fizikçilerinin atomaltı parçacıklara indiklerinde nasıl kafaları karıştı! Laboratuar ortamında yaptıkları araştırmalarda, parçacıkların her an değiştiklerini gördükten sonra, şu soruyu sormak zorunda kaldılar "Bu parçacıklar gerçekten var mı? Yoksa biz mi imajımızda oluşturuyoruz?". Şimdi kuantum konusunu biraz irdelemeye çalışalım: Kuantum dalgaları bir parçacık üzerinde mekanik eylemlerde bulunmakta ve onun hareketlerini tıpkı okyanusun yüzeyinde salınmakta olan pinpon topunun denetlemesi gibi denetlemektedir, Şöyle düşünün: Sen burada oturuyorsun, yanından pişmiş bir tavuk geçiyor, o tavuğu hiç görmesen bile, ıtır vasıtasıyla senin beyninde yarattığı edim var. Kokusuyla anlıyorsun. Koku, doğadaki en iyi iletişim, haberleşme araçlarından biridir Bu kokuyu duyduğun anda, senin beyninde bir dalgalanma oluşuyor. Oluşan bu dalgalanma, otomatik olarak senin midendeki asit miktarını yükseltiyor. O tavuğa ulaşamasan bile, olanaklarına göre, "En azından kızarmış bir ekmek ile peynir yiyeyim." diyorsun değil mi? Başka bir örnek: Bir parkta otururken, yanından oldukça dekolte giyinmiş harika bir bayan geçiyor. O kadının etkisiyle neler oluyor? Bu sadece bir görsellik, dokunan bir tarafın yok. Göz olarak, görüntü olarak sadece bir et parçası geçerken, senin imajında bir kuantum dalgası oluşuyor Kuantum dalgası nedir? Formelleşmemiş enerjidir. Maddeleşmemiş, form almamış, herhangi bir form haline gelmemiş, yani maddeleşmemiş enerji, yoğunlaşmamış enerji... Ben o anda oradan geçen çok harika bir kadın görüyorum, o anda göz aracılığıyla benim bedenime giren, bana tesir eden ne var? Foton parçacığı, yani güneşin ona çarpıp, ondan bana gelişi ve o çarpışta otomatik olarak kundalini, orgon enerjisi harekete geçiyor Eğer buradaki kuantum taşıyıcı dalga ile, sendeki uyaran merkez arasında ki ilişkiyi düşündüğün zaman, oradaki bilgiyi anlamaya başlarsın. Taşıyıcı dalgaların ne kadar önemli olduğunu idrak edersin. Kuantum mekaniği, kuantum sistemi taşıyıcı dalgaların, taşıyıcı enformasyonun göreceliği üzerinde çalışır, rölatifliği üzerinde çalışır, çünkü fiziksel dalgalar sabittir ve odaklanmıştır. Taşıyıcı dalga odaklanmıştır ve tek noktadan gelir. Şu sandalyeyi kaldırıp yerine başka bir sandalyeye güzel bir bayan oturtalım. Görmeden sadece bilsen bile, kuantum dalgası seni her tarafından saracaktır. Kuantum dalgasının merkeziyet özelliği yoktur Şöyle bir soru aklınıza gelebilir: Bu kadından mı kaynaklanıyor, benden mi? Burada bulunan herhangi bir kadının yaydığı kuantum dalgasının taşıyıcı frekansı, senin bütünün üzerinde tesir ediyor, parçan üzerinde değil. Gelen elektrik enerjisi vücuda yansıyor. Yani kadın butünü etkiliyor. Ben bir kadın olsam, bir erkeğe dokunsam, bütünü etkilenecektir. Kuantum dalgaları etkileyecektir. Varsayalım, şu önünde duran portakal, muz veya başka bir meyve olsun, ona sadece güzel olarak bakacaksın. O halde bütünü etkileme, bütünün arasında, bütünün taşıyıcılığı, bütünün kapsama alanı, dolayısıyla senin tümel varlığın üzerinde tesir yaratan bir enerji var, bu yüzden bir dalgalanma oluşturuyor. İşte burada, kuantum mekaniğinin parçalı değil, bütünsel özelliği ortaya çıkıyor. Hayatın bütünü içerisinde sen, karşındaki bir varlık üzerine enerjini yansıtırken parça parça değil, bütün halinde aktarıyorsun. Bütün halinde onu obsede etmeye (etki altına almaya) kalktığın anda, o senin düşünce okyanusunun içinde devinim etmeye başlayacaktır. O vakit ona vermek istediğin bir enerji yardımını, bir sinyali alır, stresli ise rahatlar, dolayısıyla enerjin her şeyi kapsar. İmajinasyonunuzda bir fanus düşünün, o onun içindedir, o fanusun da sahibi sensin, yani yönlenmemiş Kuantum mekaniği dalga ilkesinde yön yoktur vakit yoktur, Şu karşılaştırma kuantum mekaniği açısından iyi bir örnektir. Normal bir lambayı, ampulü yakarsak, belli noktadan ışık gelir. Ama şu halojen lambada ışık bütüne gider. Holostik, holografiktir, Herhangi bir yön yoktur. Örneğin, sana bir bıçak batırıldığı anda, acıyı o noktada hissedersin. Ama karşıt bir enerji, sinsi bir enerji, negatif bir enerji veya cinsel bir enerji dokunduğu anda başka hissedersin Senin cinsinden olmayan birisi dokunsa, karşıt bir enerjidir, bedenini sarar, Biz bazı enerjilerin esiriyizdir insan denen varlık, onların içinde yüzer. SAMİMİYETSİZLİK VE ALIŞKANLIKLAR İlahi sevgiden söz ederiz ama henüz kendimizde beşeri sevginin çekirdeği dahi oluşmamıştır. "Sevgi için ne yaptın?" diye kendimize bir soru sorsak ve kimlerin gönlünü kazandığımızı eski bir anlatımla rızasını aldığımızı bir kez düşünsek Allah rızası istiyorsun ama kulların rızasını istemiyorsun İçimizle dışımızın bir olmayışı bizim en büyük sıkıntımızdır. Sahte davranmaktansa, kişinin kafasındakini uygulaması daha iyidir. Samimiyetsizlik, insanın belini büken en büyük etkendir. Tanrı'yla içten bir diyalog kurmak çok zor bir iştir! Hep bir dilek olduğunda, o kapıyı çalarız. Hiçbir şey istemeden onun var etmiş olduklarına hayranlığımızı anlatım edemez miyiz? Çoğumuzun bildiği bir deyim vardır "Yaratılanı sev, Yaratan'dan ötürü". Bunları biliyoruz da, uygulamaya gelince unutuyoruz nedense... ALIŞKANLIKLAR Alışkanlıkları üç ana temelde toplayabiliriz 1- Fizyolojik alışkanlıklar 2- Psikolojik alışkanlıklar 3- Nevrotik alışkanlıklar Öteki alışkanlıklar azmaya başlayınca, nevrotik alışkanlıklar ortaya çıkar ve bizi tehdit etmeye başlar. Sigara, içki, uyuşturucu vb. Psikolojik alışkanlıklar hislerimizi tahrip eden alışkanlıklardır: Yalan söylemek, sözünde durmamak, ikiyüzlülük. Bunlar zamanla bizi yönetmeye başlarlar, ancak bilgi uygulamasına başladığınızda, sorar analiz edersiniz: "Bu alışkanlık sebep oluştu?", "Niteliği nedir?", "Neden sigara içiyorum? Denedim, bırakamıyorum. Tövbe ettim, ant ettim, tekrar başladım." Aslında bilginin şuurunda olsa, derhal bırakacak. Çünkü artık açığa çıkmış, deşifre olmuş bir casus gibi ya da bir ajan ama ortaya çıkmış, hiçbir tarafın işine yaramaz. O halde biz alışkanlıklarımızı deşifre edemiyoruz. Örneğin sigara, yaşamın baskılarına karşı bir reaksiyon olarak kullanılır. Bir de sigarayı bırakanlar kilo aldım derler. İştahım açıldı derler. Oysa sigara yerine başka bir şey koydu. Örnek olarak: Beyninde. sigara bırakılınca. kilo alınır inancını oluşturdu ve kısa sürede kilo aldı İYİ ALIŞKANLIKLAR Müzik, Resim, Spor iyi alışkanlıklardır, ama otomatik veya robot gibi bir yaşam içinde olmamak kaydıyla. Ne yaptığını bilen. şuurlu bir yaşam sürdürmek koşuluyla. Öğrenmeyi de yeniden öğrenmek gerekir. Okullarımızda öğrenmeyi öğretmiyorlar, öğrenilmesi gerekeni öğretiyorlar da, kendilerine göre oluyor, nasıl öğrenilecek, onu öğretmiyorlar. Bizim en büyük eksiğimiz, okullarımızda Ruhsal yanımız, Şuuraltımız hakkında bilgi verilmemesidir Dini öğretilerde ise, kişilerin yalnız ölümden sonraki ceza korkusu ya da ödüllendirme umudu ile kendilerini tutabileceklerini düşünmeleri, insanlık adına hiç de ovünülecek bir şey değildir Bu olsa olsa bir koşullanmadır. "Sen düşünme, ben senin yerine düşünüyorum." Demektir. Duygulara hitap etmek, egoyu besler; vicdana hitap etmek gerekir. Vicdana hitap eden bilgiler ise, hazım ister. |