![]() |
![]() |
#1
|
|||
|
|||
![]()
AHLAK (MORALITE, ETİK)
Ahlak, bireyin hayatının gayesinin ne olması gerektiğini tayin eden, bu gayeye erişmek için nasıl bir seyir tutturması gerektiğini gösteren, faaliyetleri sırasında yapmak zorunda kalacağı tercihlerde kendisine rehberlik edecek değerler hiyerarşisini ve prensipleri nasıl elde edeceğini gösteren bir sistemdir. Felsefenin bir dalı olan ahlak, aynı zamanda bir bilimdir. En umumi anlamında bilim, realitedeki olguları keşfetmek ve onları ilişkilendirilmiş bir sistem içinde sınıflamak için kullanılan bir metodolojidir. Belirli bir bilimin tanımını belirleyen -yani, o bilimin alanını, diğer bilimlerden ayırt eden- şey; o bilimin, realitenin hangi yönlerini anlamaya çalıştığı hususudur. Başka bir deyişle, "realitedeki hangi spesifik olgular bu bilimi lüzumlu kılmıştır?" sorusuna verilecek cevap, bir bilimin tanımını belirler. Bir ilim olarak ahlak, realitenin insan denen spesifik olgusuyla, onun davranışlarıyla ilgilidir. Bir felsefe dalı olarak ahlak, aşağıdaki sorulara nasıl yaklaşılacağını belirler: a) İnsan hayatının amacı ne olmalıdır? b) Bu amaca erişmek için hangi araçları kullanmalı, hangi faaliyetlerde bulunmalıdır? c) Faaliyetleri sırasında yapmak zorunda kalacağı tercihlerde, kendisine rehberlik edecek değerler sistemi ne olmalıdır? Bir ilim olarak ahlak, bu değerler sistemini keşfetmek ve tanımlamak için çalışır. Ahlak felsefelerinin esas sorusu; genellikle, "Hangi değerler sistemi?" olmuştur. Bu soruyla yola çıkmak, rasyonel bir ahlakın keşfini engellemiştir. Rasyonel bir ahlak, şu soruyla başlar: İnsan, sebep bir değerler sistemine sahip olmalıdır? Bu esas soru, başka bazı soruları içerir: a) İnsanın ahlaka sahip olması, tercihe bağlı bir şey midir; yoksa, maddi realitenin mecburi kıldığı objektif bir ihtiyaç mıdır? b) İyi veya kötü kavramları, realitedeki olgularla bağlantısız, onlardan türetilmemiş, onlarla desteklenmeyen keyfi icatlar mıdır; yoksa realitedeki bir olguya mı dayanırlar, insan tabiatının değişmez özelliklerince mi lüzumlu kılınmışlardır? c) Ahlak, kişisel arzuların, kaprislerin, sosyal kuralların, ilahi emirlerin dikteleri tarafından mı tanımlanmalıdır; yoksa aklın keşfettiği bir sistem mi olmalıdır? "İnsan, sebep bir ahlak sistemine sahip olmalıdır?" sorusunu esas almayan, yani ahlakın maddi realitedeki temelini araştırmayan filozofların kurdukları ahlak sistemleri, -"realitedeki olgularla uyumsuz" anlamında-irrasyonel oldu; değerler dünyası ve maddi olgular dünyası diye iki ayrı dünya varsaydı. Başka bir deyişle, bu filozoflar, ahlak ile ilim arasında bir uçurum gördüler. Onlara göre: ahlak, bir şeyin ne olması gerektiği, ilim ise, ne olduğu sorusuyla ilgiliydi. İnsanın sebep bir ahlaka, yani bir değerler sistemine sahip olmak zorunda olduğu sorusunu ortaya atıp cevaplayarak bir ahlak felsefesi tanımlayan ilk filozof, Ayn Rand oldu. Ancak bu sorunun sorulması ve cevaplandırılması sayesinde; rasyonel, bilimsel, objektif bir ahlakın keşfi ve tanımlanması mümkün oldu. Büyük filozof Aristo bile, ahlakı tam bir ilim olarak görmemiş ve kendi ahlak sistemini, zamanının örnek ve bilge kişilerinin yapmayı tercih ettikleri şeyler üzerindeki gözlemlerine dayandırmıştı; onların sebep o işleri yaptığını ve sebep kendisinin bunu örnek davranış ve bilgelik olarak değerlendirdiğini cevaplandırmamıştı. 2.1 AHLAK VE DEĞERLER Doğru soruyla yola çıkılması ve bu sorunun cevaplandırılması sürecinde rasyonel bir ahlak doktrini tam olarak formüle edilebildi. Yanlış soruyla yola çıkan irrasyonel ahlakçılar, "ahlakın otoritesi kim olsun?" konusunda, yani "değerleri kim veya ne belirlesin?" konusunda ayrılarak, şu üç irrasyonel ahlak doktrinini savunurlar: mistik ahlak, sosyal (toplumsal) ahlak ve sübjektivist ahlak. |