Forumbulteni.Com     forum  

Geri Git   Forumbulteni.Com > >
Yardım Topluluk Ajanda Bugünki Mesajlar Ara

Cevapla
 
Seçenekler Stil
  #1  
Alt 10.Nisan.2019, 19:30
Belinda Belinda isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Moderator
 
Üyelik tarihi: 14.Ocak.2019
Mesajlar: 272
Standart Dayanma - Üstesinden Gelme

Her birimiz kötü karmada kendi yükümüze sahibiz. Bunun ne tür ve ne kadar ağır olduğu önemli ama daha önemlisi bunu ne kadar taşıyacağımız. Felsefe asla karşılık yasasına yönelik tepkisiz bir tutumu teşvik etmez, ayrıca yanlış umutlara dayanan yanıltıcı düşünce okullarının hatasına da düşmez.

Belli bir zamana kadar bir kişinin alın yazısının gidişi kişinin etki, hatta denetim alanı içindedir, ama bu vakit aşıldıktan sonra değildir.

Kaçınılmaz olana boyun eğmek akıllıcadır, ama öncelikle bunun kaçınılmaz olduğundan emin olmak gerekir. Alın yazısına karşı, tıpkı esir edilmiş bir kaplan gibi mücadele etmenin daha akıllıca olduğu zamanlar vardır; kimi de tıpkı ocağın yanındaki bir kedi gibi hareketsiz oturmak daha akıllıca olur.

Koşullara boyun eğme, çevreye ahenk sağlama, kaçınılmaz olanı kabullenme ve önüne geçilemez olanı gönülsüz de olsa kabul etme, bunların da özgür saldırgan iradenin kullanımı kadar yerleri vardır.

Cesaret göstererek zorluklara saldırma zamanını ve sabırla ya da marifetle bunları atlatma zamanını öğrenmek bilgeliğin bir parçasıdır. Her vaka için doğru bir vakit vardır. Çok erkenden meydana getirilirlerse, sonuçları da iyi ve kötünün bir karışımı olacaktır, tıpkı çok geç meydana getirildiklerinde olduğu gibi. Bununla birlikte, kişi doğru vakit için bekleyecek sabır ve bu zamanın farkına varacak bilgeliğe sahipse, bu durumda sonuçlar sadece iyi olacaktır. Faktörlerin müsait bir birleşimi meydana gelir gelmez devreye girer.

Zaman harcamaya değer bir amaç için, sıkı bir şekilde uğraşıp alın yazısı bunun gerçekleştirilmesi için elverişsizse bu amacın bırakılmasına razı olmakla, bunun için hiçbir şey yapmayıp bu amacı tümüyle kadere bırakmak aynı şey değildir. Kişinin içinde talihsizlik ve sıkıntının önlenebilir sebeplerini ortadan kaldırıp insan yaşamının kaçınılmaz payı olanlara anlayışlı bir şekilde dayanmakla, sebeplerin el değmeden kalmasına ruhsat verip bunların sonuçlarını kader olarak körü körüne kabul etmek de aynı şey değildir.

Yanlış yolda uğraşmak bizi engeller, doğru yolda uğraşmaksa bize yardımcı olur. Kadere başkaldırı etmek değil; kaderin kabul edilmesi ve düzeltilmesi yardımcı olur.

Bazı zamanlar karmanın kararlarına katı bir şekilde direnmeniz gerekirse, bazı zamanlarda da bu kararlara boyun eğerek saygı göstermeniz gerektiği de doğrudur. Çünkü bırakmak akıllıca olduğunda bırakma dersini öğrenememişseniz, bu kararlara karşı direnme yönündeki parmaklarınızın her hatalı çabası size sadece daha çok ve lüzumsuz acı verecektir. Bunlara karşı körü körüne başkaldırı etmemelisiniz. Hangi yolun alınacağının nasıl kavranacağı sizin bulmak zorunda olduğunuz bir şeydir. Hiçbir kitap size bunu söyleyemez, ama akılla denetim edilen sezginiz ya da sezginizle aydınlatılan aklınız bunu yapabilir.

Böyle bir sezgi, kendi romantik komplekslerinizin, içsel önyargılarınızın ya da hüsnükuruntularınızın salt bir yansıması olan yalancı sezgiden dikkatlice ayırt edilmelidir. İlki kendi Yüce Benliğinizin otantik fısıltısıdır. Yaşlanmayan Yüksek Benlik, adeta, onunla ilişkili kişiliklerle ilgili sayısız anıların tümünü çözelti halinde tutar, bu şekilde hem vardırlar hem de yokturlar.

O sadece, eylemlerinizle göstermiş olduğunuz karakteristikler için hep size adil bir şekilde bedelini ödediği şey olan bu ardıl yaşamlar süresince karmık olarak hak ettiğinizi gerçekleştirmeye çalışır. Yüksek Benlik bu karmik ayarlamanın kaynağı olduğu için, her birimizin tamamen kendi yargımız olduğu söylenebilir. Çünkü temelde Yüce Benliğin kişinin asıl benliği olduğu asla unutulmamalıdır; size yabancı ya da sizden ırak olan bir şey değildir.

Yaşamı biçimlendirme özgürlüğü hakkındaki heyecan verici ifadelerle ya da talihi yaratma kapasitemiz hakkındaki sıkça duyulan cümlelerle kişinin kendini aldatmasının yararı nedir ki? Gerçek olduğu gibi durmaktadır: Karma bizi kıskacında tutar, geçmiş her yerde bizi kuşatır ve ne kadar yaşlanırsak küçük özgürlüğün kaldığı saha da o kadar küçük bir hale gelir. Gelin, elbette geleceği şekillendirmek ve geçmişi düzeltmek için elimizden geleni yapalım, ama bize istikbal ya da bizimle kalacak olan bu kadar çok düşünce ürününe dayanma gücüne de kendimizi bırakalım ve yapabileceklerimizi gerçekleştirelim.

Böyle bir aydınlanmış ve nitelikli kaderciliğin, iradenin felç olması ve beynin pasifliğine yol açması söz konusu değildir. Daha iyisi için payımızın oranını değiştirme konusunda hiçbir şey yapamayacağımız, ya da daha kötüsü, bizi bunu değiştirme isteği bile olmadan bırakmasına kati olarak dövünmez. Hayır, bir doktrinin öğrettiği kadere boyun eğme, kendisinden daha az aydınlamış ve daha az nitelikli değildir.

Ona yalnızca inanmamakla kalmayıp aynı zamanda onu anlamayanlar üzerindeki etkisi alçakgönüllü bir boyun eğme ile kararlı bir direnç arasında bir denge mücadelesi, gerçekten kaçınılmaz olan ve kişisel olarak değiştirilebilir olanın oldukları gibi görülmesini sağlayacak şekilde tüm durumların doğru biçimde değerlendirilmesi yönünde olur. Böylece Tanrı'nın iradesine bırakır, ama bu nedenle kendi irademizin varlığını inkar etmeyiz.

Keskin içerleme ya da melankoli kötümserliği şeklinde yenilgiye uğrayabiliriz. Her iki tutum da tamamen faydasızdır. Üçüncü ve daha iyi bir yol var; farklı bir ilerleme için bu yenilginin başlangıç noktası olarak görev yapmasını sağlamak. Bu, ilk olarak hataları bulmak ve yanlışları itiraf etmek için içten, isteyerek yapılan ve araştırmacı bir kendini incelemeyle, ikinci olarak da tövbekar düzeltme eylemleri ve yeni bir bakış açısının öncülüğüyle yapılabilir.

Karmik yükümlülükler yerine getirilmek zorundaysa, en azından bu umumi bir bilgisizlikle yapılamayacaktır. Kinden çok boyun eğmeyle ve daha yüksek bir kazanım umuduyla olacaktır.

Kontrol edemediğiniz ya da önleyemediğiniz şeye nasıl uyulacağını öğrenmek zorunda olabilirsiniz. Bu boyun eğmedir, Muhammed'in dünyaya sunduğu dinin tam da adı İslam'dır (Tanrı'nın iradesine teslim olma). Ama belli şeyleri kabul etmek zorundaysanız, bu bunlara uymak, onları onaylamanızı beraberinde getirir demek değildir. Daha çok bunlar hakkında şikayet etme ya da endişelenmeye son vereceğiniz anlamına gelir.

Sezgileriniz sizi değiştirilemez bir şekilde takdir edilmiş ve kaçınılmaz olacağını bildiğiniz bir tarzda olması yakın bir vaka hakkında uyarsa bile, bu olayın olmasını engelleme yetersizliğiniz sizi kendinizi korumak, böylece ondan başka türlü yapmış olsanız çekeceğiniz acıdan daha az acı duymak için olası mümkün olan tüm önlemleri almaktan alıkoymamalıdır. Böyle bir uyarı beklenmedik olanın korkusunun başkalarını çok şaşırtabileceği bir paniğe kapılmaktan kurtarırsa ancak yararlı olabilir.

Ara sıra karma, dayanması hoş olmayan dertler ve sıkıntılar getirebilir. Yine de bunların da bize öğreteceği bir şeyler var: Dıştaki yaşamın faniliği ve olaylarını dengeleyebilmek için daha doyurucu bir içsel yaşam bulma gereksinimiyle ilgili o kadim ders. Bu yerkürede yaşadığınız sürece bunlardan kaçamazsınız, ama bunları anlamayı ve en sonunda bunlara, zihinsel tepkilerinize hükmetmeyi umabilirsiniz. Orada huzur ve bilgelik yatmaktadır.

Şahsımızın ya da talihimizin tamamen kontrolümüz dışında kalan bazı parçaları hep vardır. Ne yapacak olursak olalım bunu değiştiremeyiz. Bu durumun kaçınılmazlığını kabul etmek, yararsız bir mücadeleyle gücümüzü tüketmekten daha sağduyulu bir şey olacaktır. Kimi bunu kendi yararınıza bile döndürebilirsiniz. Ama bu kaçınılmazlığın, kaderin bu kararının varolduğunu bilince nasıl olacaksınız? Bunu değiştirmek için ne kadar uğraşırsanız uğraşın başarısız olacağınız gerçeğiyle.

İçsel ve dışsal olarak, kaderin bir yayının bizim için gerilmiş ve kendini tamamlamak zorunda olduğunu deneyimle öğreniriz. Bu yaya karşı gelmeye çalışmak boşuna bir çabadır; onun sınırları içinde kalmaya boyun eğmekse bilgece olur. Zihinsel ve fiziksel yaşamımızın tutması gereken başlıca yönü ona bırakmalıyız. Aklımızda en çok dolaşacak düşünceler ve en çok başımıza istikbal olaylar zaten bu yayın sınırlarını belirler. Bununla beraber bu konuda keyfi olan hiçbir şey yoktur, çünkü düşünceler ve olaylar ilişkilidir ve beraber bu gezegen üzerindeki insan yaşamını oluşturan uzun bir sıra halinde içsel bir doğumla daha çok ilgilidir.

Yaşamınızın olması gereken yolu buysa, alın yazısı kartlarınızın dağıtılma biçimi böyleyse ve dıştaki ses sizi bunu değiştirme yönünde yararsız bir çabaya sürükledikten sonra eğer içteki ses bunu kabul etmenizi söylüyorsa, bu durumun belirli bir sebebi olmalıdır. Bu sebebi araştırın.

Kendi karmanızı tümüyle ve itiraz etmeden kabul edin. Hatta günahlarınızın bağışlanmasını istemekten sakınacak derecede, çünkü bu sadece bir sonuçtur. Bunun yerine, neden olan zayıflığın üstesinden nasıl gelineceğinin gösterilmesini isteyin.

Başınıza gelen derdi, öğrenmeniz gereken mesajlar taşıdığını düşünerek kabul ettiğinizde, acı duymak yerine, onlara çok daha kıymet vererek, sabırla tahammül edebileceksiniz.

Alın yazısının bizden alacağı şeylerden vazgeçmeyi, bunları gönüllü olarak terk etmeyi öğrenmek zorundayız.

Böyle bir kabul, huzuru bulmanın tek yolu ve sürekli mutluluğa giden tek etkili yoldur. Bireysel olarak sahip olduğumuz şeyleri ve ilişkilerimizi daima olacaklarmış gibi görmeye, son vermeliyiz.

Alın yazımızı önceden kararlaştıran kuvvetler vardır ve bilmemiz gerekir ki Napeleon gibi Kaderin kararına boyun eğip art çekilerek savaşların kazanıldığı anlar vardır. Yoganın Ötesindeki Saklı Öğreti isimli kitabımın son bölümünde, kötü bir karmik döngünün önlenemez akışıyla karşılaşma konusunda üstat boksörlerin kullandığı mükemmel bir teknik önerilmektedir.

Bu noktada, yararlı olabilecek bir başka örnek de ju-jutsu'dur; ju-jutsu'nun ilkesi, rakibin kendini yenecek ya da kendi kaslarına ziyan verecek biçimde gücünü kullanmaya zorlayacak ustalıklı bir tarzda ona ruhsat vererek yenmektir. Yani, kötü bir karmayı, bir süreliğine ona teslim olup en sonunda, başlangıçta sahip olduğumuzdan daha büyük bir bilgelik ve tepkiyle ondan çekilerek yenebiliriz.

Bu teslim olma işini yaptığınızda, bir insan olarak bu konuda yapılabilecek şeyi yaptığınızda ve sonuçları tamamen yüksek benliğe havale ettiğinizde, onun derslerini yine yine analiz edip kalbinizin derinliklerine aldığınızda, bu mesele artık sizin olmaz. Fiziksel olarak vaziyet ne olursa olsun, ondan azat edilir, zihinsel olarak ondan kurtulursunuz. Artık ne olursa olsun en iyisi için olacağını bilirsiniz.

Eğer düşüncelerde, ilgili karmayı değiştirmeye yetecek bir gelişme olursa; büyük acılar veren bir evlilik, daha iyiye doğru tamamen değişebilir ya da ikinci bir evlilik, daha mesut bir evlilik olabilir.

Zihninizi onunla ilgili tüm menfi düşünce ve davranışlardan kurtarmadıkça; hoş olmayan bir ilişkiden karmik olarak kurtulamazsınız. Sonrasında karmik kuvvetler sizi azat edecektir ya da kendinizi nasıl serbest bırakacağınız size içsel olarak gösterilebilir.

Bir karmik borcu ödemek için evli kalmanız lüzumlu değildir, diğer yandan bu konuda kişisel arzularınızı izlemek için özgür de değilsinizdir. Böyle bir borcun kişinin yaşamının sonuna kadar ödenmeye devam etmesi gerektiğini düşünmek hata olur. Yine de kişinin iç yaşamı ve yolu engellenmeyecekse, tamamıyla ödenmelidir. Yalnızca vicdanınızın derinlerinden gelen ses bu noktayı belirleyebilir.

Aile yaşamına özgü durumların, karmik ilişkileri sevgi yerine düşmanlık olan iki kişiyi bir araya getirmesi seyrek görülen bir şey değildir. Bunlar erkek ve kız kardeş, hatta karı-koca olarak bir araya getirilebilirler. Birinin diğerine karşı felsefi tutumu ne olacaktır? Somut bir örnek alıp evlilikle ilgili bir uyuşmazlık vakası varsayarsak ve ayrılma ya da boşanma -gerekli olarak görülebilir- gibi tatbiki yöntemler hakkında önyargısız olursak, aydınlanmış eşin diğerini öncelikle kendi kusurlarını keskin bir tanımlamayla getirecek açığa vuran bir aracı, ikinci olarak da bu tür kusurların yok edilmesiyle tecrübe yapabildiği bir laboratuar olarak görmesi gerektiği söylenebilir.

Bu yüzden kadın sıklıkla hiddetli bir öfkeyle parlıyor ya da sürekli olarak kusur bulan laflar dile getiriyorsa, onun kışkırtmalarının kocasının öfkesini değil, saklı öz kontrolünü ortaya çıkarmasına ruhsat verilmelidir; kadının anlayış eksikliği kendi adına ilgili bir eksiklik uyandırmamalı, bilakis daha çok düşüncelilik sağlamalıdır. Bu şekilde, kadının davranışının yol açtığı vaziyet daha yüksek şeylere çıkmak için bir fırsata dönüştürülebilir.

Aileyle ilgili her kavga, her ne kadar önemsiz olsa da, erkeğin kendi içindeki daha tanrısal yönlerden bir şeyleri ileri doğru sürebilmesini sağlamalıdır. Yine, bu iki kişinin birbirine kökten bir şekilde müsait olmadıklarım ve er geç ayrılmak zorunda kalacaklarını varsaysak bile, bunun getireceği mutsuzluk, aydınlanmış eş tarafından, sevinç için dışsal şeylerden bağımsızlık kazanma yönünde daha kararlı olmak ve ancak zihinde en iyi biçimiyle sonuç verebilecek içsel doyumlara daha çok güvenir olması için kullanılabilmelidir.

Ayrıca, kişinin, düşüncesizce davranma biçimi, aptallığı ya da tutkusu aracılığıyla kendi hak ettiği geçmiş karmasını ödemekte olduğunu anlamasını da sağlamalıdır.
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Etiketler
dayanma, gelme, Üstesinden


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB kodu Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Açık

Forum Jump


Tüm Zamanlar GMT Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 13:43.


Search Engine Optimisation provided by DragonByte SEO v2.0.36 (Lite) - vBulletin Mods & Addons Copyright © 2025 DragonByte Technologies Ltd.
ankara escort ankara escort ankara escort çankaya escort ankara otele gelen escort eryaman escort eryaman escort ankara escort eryaman escort kızılay escort escort ankara çankaya escort kızılay escort ankara eskort Antalya Seo tesbih
escort bayan mersin escort alanya eskort