![]() |
![]() |
#1
|
|||
|
|||
![]()
Düşünmedeki imgeler, pek çok kimsede olduğu gibi, ancak nesnelerin duyusal yönünü yansıtabilir. Bu imgeler daha önce karşılaştığımız uyarıcıları zihinde yeniden canlandırabilir. Fakat, biz yalnız nesne ya da durumları değil, birtakım faaliyetleri yapmayı da düşünebiliriz; düşünmenin bir de motor yanı vardır. Bu yazıyı okurken, belki de sesli olarak söyleyebileceğiniz kelimelerle düşünmektesiniz, ilk kez okumayı öğrenirken kelimeleri sesli olarak okuyordunuz. Sessiz okumaya doğru ilerledikçe, işitilebilir ses çıkarma davranımlarına mani olmayı öğrendiniz. Fakat, belki de bu davranımlar küçücük kas hareketleri biçiminde hâlâ vardır.
Düşünmenin ya konuşma aygıtının ya da vücuttaki başka kasların bir sıra örtük (görülmeyen ve duyulmayan) hareketinden oluştuğu fikri, ilk kez davranışçılar (behaviorists) tarafından ileri sürülmüştür. John B. Watson davranışçılık üzerindeki ilk kitabında, "Düşünme, büyük ölçüde, sessiz konuşmadır." demektedir (1925). Watson'a göre, bir kelimeyi içimizden söyleriz; bu davranım başka bir sözel davranım için ipucu olur ve bu işlem böylece, zincirleme bir biçimde uzar. Kısacası, Watson düşünmenin bir sessiz (subvocal) davranımlar zincirinden oluştuğunu savunmaktadır. Watson'un bu görüşünü sınamada genellikle kullanılan bir yöntem şöyle özetlenebilir: Deneğe çözmesi için bir sorun verilir ve denek bu sorun üzerinde düşünürken, konuşma aygıtınd`n elektriksel kayıtlar alınır. Yakın zamanlarda yapılmış bir deneyde, deneklerin alt dudaklarına, dillerinin altına ve boğazlarına elektrotlar yerleştirilmiş ve kendilerine çözmeleri için birer sorun verilmiştir (Sokotov, 1960). Bu ve benzeri pek çok deneyde elde edilen kayıtlarda, deneğin problemi çözmede kullanabileceği kelimelere müsait elektriksel dalgalanmaların bulunduğu sık sık gözlenmiştir. Diğer yandan, kimi vakit da bu tür dalgalanmalarının bulunmadığı dümdüz kayıtların elde edildiği olmuştur, Böylece görülmektedir ki, düşünme tümüyle değil, ama kısmen sessiz konuşmadır. Öyleyse düşünme bazen, Rusların sevdiği deyimle "içsel konuşma"dan (inner speech) oluşur. Fakat, düşünmede sessiz konuşma lüzumlu midir? Bu soruya yanıt aramanın bir yolu, sağır çocukların düşünmelerini incelemektir (Lenneberg, 1967). Altı yaşındaki sağır çocuklar mektep öncesi çağda olduklarından, henüz kendilerine dudaktan okuma dip reading) ya da işaret dili (sign language) öğretilmemiştır. Bu nedenle de "konuşma öncesi" (prelınguistıc) dönemde oldukları kabul edilir. Bu çocuklar dilden bağımsız problemleri nasıl çözerler? Bunun cevabı, kısmen, dilden bağımsız problemlerin nasıl olduğuna bağlıdır. Ama genellikle, bu tür çocuklar normal yaşıtları kadar iyi düşünebilir görünmektedirler. Örneğin, bir kavram-sınıflama (concept-sorting) testinde sağır çocuklara oyuncak, müzik aletleri gibi cisimlerin resimlen verilmiş; oyuncakları, müzik aletlerini ve diğer tür nesneleri ayrı ayrı nasıl gruplayacakları gösterilmiştir. Bu çocuklar resimleri kendi başlarına sınıfladıklarında ki bu bir miktar muhakeme (düşünme) gerektiren bir görevdir, normaller kadar başarılı olmuşlardır. Bunun gibi çalışmalar içsel hareketlerin düşünme için lüzumlu olmadığını göstermektedir, öte yandan, bu hareketler çoğu kez yararlı olabilir. Arkadaşlarınıza odalarının ya da evlerinin kapısını açarken anahtarı ne yöne çevirdiklerini sorunuz. Büyük bir olasılıkla, yanıt vermeden önce, kapıyı gerçekten açarken yaptıklarına eş küçük hareketler yapacaklardır. Cevabı sözel olarak hatırlamazlar; fakat, motor bir alışkanlıkları vardır. Bu alışkanlığı denetim ederek, yanıt için lüzumlu bir ipucu elde ederler. |