![]() |
![]() |
|
#1
|
|||
|
|||
![]()
Modern biyografiler böyle oluyor; asıl meseleye girmek yerine, yandan dolaşarak hem vakit kazanılıyor, hem de yapıt kuru bir bilgiler dizisinden kurtuluyor... Bille August imzalı 'Özgürlüğün Rengi' (Goodbye Bafana), bu yöntemi kullanan filmlerden biri. James Gregory'nin aynı adlı kitabından uyarlanan yapımda olaylar, Nelson Mandela'nın tutukluk günlerine tanıklık eden bir gardiyanın gözünden ve de dilinden anlatılıyor (ki bu gardiyan da James Gregory). 1968'de, gardiyanın Mandela'nın tutuklu olduğu Robben Island'a atanmasıyla başlayan filmde, ırkçı yönetimin Güney Afrika'daki uygulamaları da perdeye yansıyor.
Öykünün başında Mandela'yı bir terörist olarak gören ve bu görüşünü ailesine de empoze etmeye çalışan Gregory, zamanla kendi geçmişiyle de hesaplaşarak (çünkü siyahi bir çocukla büyümüştür ve yerli dili Xhaso'ya hâkimdir), farklı bir kulvara doğru kayıyor. Hapishanede Mandela'yla girdiği insani ilişkiler ve Güney Afrikalı liderin baskın kişiliğinden etkilenmesi sonucu Gregory, haksız tarafta bulunduğunu anlıyor. Hükümet de önceleri Mandela'yla olan ilişkisinden dolayı soğuk baktığı gardiyana Xhaso'yı bilmesinden dolayı bir tür 'arabulucu' görevi veriyor ve bu sayede Gregory'nin küçük memur hayatındaki zorlu virajlar artık daha basit dönülüyor. 'Fatih Pelle' ve 'İyi Niyetler'in ardından çok da iyi filmler çekemeyen (bu noktada özellikle 'Smila ve Karlar'ı anmak gerekiyor) Bille August, 'Özgürlüğün Rengi'nde ortakarar bir dönüş gerçekleştiriyor. Film, kuşkusuz sinematografik açıdan çok etkileyici değil ama kişisel olarak ben bu tür çalışmaları hep görsel tarih dersleri gibi görürüm ve zamane izleyiciler için, kaçırılmayacak fırsatlar olduğuna inanırım. Ki bu tür filmler sonrası eski tip seyirci (varsa) evdeki Larousse'a, yeni seyirci de Google'a göz atabilir ve tarihi yeniden hatırlayabilir. Güney Afrika şimdi daha mı iyi? İşin gerçekçi boyutunda ise, 'Mandela geldi de ne değişti?' diyebilirsiniz. Güney Afrika, şimdi daha mı iyi ya da yoksulluk ortadan kalktı mı? Bu gibi soruların cevabının pek de iyimser olmadığını hepimiz biliyoruz. Geçenlerde, Cape Town'da 89. doğum günü için oynanan 'Mandela İçin 90 dakika' adlı organizasyonda futbol dünyasının ünlü isimleri onun için bir araya gelmişti. 35 bin 400 kişinin izlediği maçta kendisi yoktu ama Pele, santra vuruşunu 'Madiba' lakaplı liderin imzaladığı topla yapmıştı. Dolayısıyla biz de lideri bu filmle analım derim. Oyuncu kadrosunda ise Mandela'yı canlandıran Dennis Haybert ve gardiyan rolündeki Joseph Fiennes karşılıklı döktürüyorlar |