Forumbulteni.Com     forum  

Geri Git   Forumbulteni.Com > >
Yardım Topluluk Ajanda Bugünki Mesajlar Ara

Cevapla
 
Seçenekler Stil
  #1  
Alt 11.Nisan.2019, 15:08
RocKa RocKa isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Junior Member
 
Üyelik tarihi: 05.Ocak.2019
Nereden: Ethiopia
Mesajlar: 0
RocKa - İCQ üzeri Mesaj gönder RocKa - AİM üzeri Mesaj gönder RocKa - YAHOO üzeri Mesaj gönder RocKa isimli Üyeye Skype üzeri Mesaj gönder
Standart Büyük aşklar nefretle başlar

"Aşkın Kitabı" mesut izdivaçların, güzel aşk romanlarının yazarı Jane Austen'ın, hiç evlenmediği kısacık ömründe düş gücü dışında ilham aldığı diğer bir kaynağı anlatıyor: Gerçek aşkının hikâyesini.


İnsan ister aşktan ırak olsun ister tam ortasında, duygusal filmleri izlemekten hoşlanıyor. Sinemayı hayatın güzelliklerini görmemizi kolaylaştıran bir sanat olarak ele alırsak, iyi bir aşk filmi gerçek bir sanat eserine kolayca dönüşebiliyor. Hele hele 60-70 senelik kısacık hayatımıza güzel şeyler sığdırmak için tüm çabalarımızı gözönüne getirdiğimizde, Borges'in Anlar şiirinde dediği gibi "daha çok dondurma ve daha az bezelye yemek" ve daha çok aşk filmi izlemek gerekiyor.

Becoming Jane/Aşkın Kitabı mantık ve duyguların durmadan çatıştığı, ihtiraslı aşk romanlarının yazarı Jane Austen'in gençlik yıllarını anlatan, duygusal bir film. 18. yüzyıl İngiliz taşrasının sıkıcı ve kuralcı hayatına aşk ile renk katmaya çalışan Austen, kısacık hayatına İngiliz edebiyatının en sevilen romanlarını sığdırmış bir yazar. "Gurur ve Önyargı", "Aşk ve Gurur", "Emma" gibi romanları, hâlâ Hollywood'a ilham kaynağı oluyor. Ak sıra romanları diye adlandırdığımız Harlequin tarzı vıcık vıcık aşk hikâyeleri ile bayılmak yerine içten bir romans arayan hepimiz için bir kurtarıcı niteliğinde kütüphanelerimizi ve yaz tatillerimizi süslüyor. Kendisini anlatım etme olanağı bulduğu fukara ama gururlu, pek gösterişli olmasa da epey akıllı ve eğitimli kızların, vahşi bir cazibeye ve bu eril cazibeyi kamçılayan zekâ ve dikkafalılığa sahip varlıklı beyleri nasıl yola getirdiklerini anlatan, aslında oldukça masum ve içten romanlardır Austen eserleri. Bu naiflik ve iyi niyet asla gerçekleşmeyen hayallerimizin gitgide bizi umutsuzluğa sürüklediği çağdaş dünyamıza yeşil çimenler, ak bahçeli evler ve güzel kokan kır havası ile dolu tertemiz bir aşk sunar. Austen'ın romanlarının vazgeçilmez olmasının nedenleri, tekrar Britanya adasının diğer klasiklerinden biri olan Beatles'ın ilk dönem şarkılarının bize verdikleriyle aynıdır: Basitlik, sadelik, aşka inanç ve neşe...

Yeşilçam'a...
Jane Austen romanları, günümüzün duygusal komedileri ile olduğu kadar bir zamanların Yeşilçam filmleri ile de büyük benzerlikler taşıyor. Doğal ki aynı bilinç ve espri anlayışından yoksun olsalar da, Yeşilçam filmlerine toplumca günümüzde de süren sevgimizin sebebi Austen romanlarındaki kolay ve tek gailesi aşk olan, mesut sonla biten varlıklı fukara izdivaçlarının bize verdiği yaşama sevincidir. Çünkü evlilik pek çoklarımız tarafından hâlâ 18. yüzyıl İngiltere'sindeki gibi mutluluğun kaynağı olarak görülüyor. Fakat Austen romanlarını, Yeşilçam filmlerinden ayıran en önemli özellik kadın karakterlere bakış açısıdır. Austen 18. yüzyıl taşrasında dönemi ve şartlarına göre oldukça feminist yaklaşımlarda bulunurken, kendisinden 150 yıl sonra, 20. yüzyılda gerçekleştirilen Yeşilçam filmlerinde ne yazık ki bu hassasiyet bulunmuyor. Varlıklı erkek fukara kıza zekâsı ve bilgeliği yerine güzelliği ve iffeti için "sahip olur".

Aşkın Kitabı mesut izdivaçların, güzel aşk romanlarının yazarı Jane Austen'ın hiç evlenmediği kısacık ömründe harika gözlem yeteneği ve düş gücü dışında ilham aldığı diğer bir kaynağı hikâye ediyor, gerçek bir aşk hikâyesini. Şans eseri ileriki yıllarda önemli bir devlet adamı olacak İrlandalı Tom Lefroy ile yaşadığı küçük romans, Austen'ın mektuplarından ve günlüklerinden alınan notlar ve tanıkların güncelerinden derlenerek iri bir aşk filmi haline dönüştürülmüş. Jane Austen'ın Aşk ve Gurur'daki Marc Darcy karakterine ilham kaynağı olan Tom Lefroy ile yaşadığı kısa ama yoğun aşk hikâyesinin romanlarından daha gerçek, ayrı bir şekilde güzel ve etkileyici olmasının nedeni ise tahmin edebileceğimiz hüzünlü sonu. Bu hikâye ise Aşkın Kitabı'nda oldukça güzel sunulmuş. Öncelikle Amerikalı olmasına ve doğal ki gerçek Jane Austen'dan çok daha güzel olmasına rağmen akıllı bakan iri kara gözleri ve yeteneği ile parlayan Anne Hathaway, filmde ve İngiliz aksanında göz kamaştırıyor. Öte yandan en son İskoçya'nın Son Kralı'nda da Oscar kazanan Forest Whitaker'a karşı başrolde izlediğimiz James McAvoy ile harika bir kimya yaratmışlar. Filmin başlangıcında "büyük aşklar büyük nefretlerden doğar" klişesini doğrularcasına tartışan genç ikilinin, Austen romanlarındakinin benzeri ağdalı laf dokundurmaları can sıkıcı olsa da, bir yaz balosunda, bahçede aniden dillendirilen aşk, filmin durağanlığını bir anda hareketlendiriyor ve doğal olarak ortaya iki güzel insanın dolu dizgin yaşadığı bir aşk çıkıyor. Aşkın Kitabı sinema tarihine geçecek bir film değil ama özellikle sonbaharın ilk günlerinde düşen bir yaprak görünce hatırlayacağımız güzel ve doyurucu bir aşk hikâyesi.
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Etiketler
aşklar, başlar, büyük, nefretle


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB kodu Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Açık

Forum Jump


Tüm Zamanlar GMT Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 19:59.


mersin escort alanya eskort